Bir süredir boş alanlarda mahalle içlerindeki arsalarda kuruyan otlar ile ilgili şikayetleri dile getirmeye çalışıyorum. Konu ile ilgili nerede ise çevremde bulunan pek çok tanıdık, eş dosttan şikayet aldığımı söylemeliyim. Bu çerçevede ele aldığımızda hele Kümbet ile Oynaş arasında anız yakma işinden ormana sıçrayan ve 300 dekarlık alanda etkili olan yangından sonra kuruyan otların sebep olduğu tehlikeyi daha iyi anladığımızı düşünüyorum. Zira küçük bir ihmalin sebep olduğu büyük zararın telafisi bile on yıllar alacak.
Yani küçük ihmalin sebep olduğu büyük yaranın tedavisi için kim bilir ne imkanlar ve ne insanlar seferber edilecek? Bu bağlamda harcanacak her kör kuruş bu milletin birikimlerinden gidecek. Halbuki, yapılması gereken önleyici tedbir almak hepsi bu kadar. Emniyette suçu önleme birimleri vardır, tıpkı toplumsal önleyici tedbirler ile bazı büyük felaketlerin önüne geçebiliriz. Geçmeliyiz de, çünkü kaybettiğimiz hepimizin ortak değeri.
Uyarılarımızdan sonra yerel yönetimlerin temizlik işleri harekete geçti. Bazı mahallelerde kuruyan otların biçilmeye başladığını görüyoruz. Diğer taraftan biçilen otların toplandığına da tanıklık ediyoruz. Ama tam anlamıyla bir temizlik yapıldığını göremiyorum. Otların büyük kısmı biçildiği yerde kalıyor, bu da tehlikenin geçtiği anlamına gelmiyor.
Havaların çok daha fazla ısındığı günlerde yaşadığımız tehlikelere karşı önlemlerimizi almıştık. Bugünlerde bu önlemler gevşetilmez ve tehlikelere karşı daha duyarlı olunursa emin olun bu yazı Oynaşlı yangınının dışında umuyorum ki tehlikesiz atlatırız.
Bu ülkenin her bir ağacı, her bir köşesi korunmaya, muhafaza edilmeye değer. Biz işe önce kendi kapımızın önünden başlamalıyız ki, başkalarına da örnek olalım. Sokağımızı temiz tutmak, kapımızın önündeki, bahçemizdeki otları temizlemekten işe başlayabiliriz. “Her şeyi devletten beklemeyelim” ama devlette her şeyi ihmal etmesin.. Bugün en çok ihtiyacımız olan şey ne yazık ki dikkattir…