Türkiye’de bugün en çok tartışılan konuların başında emeklilik sistemi geliyor. Son zamanlarda emekli olma düşüncesi içinde olanların sayısı arttı. Çalışanlar çok fazla çalıştıkları halde daha az emekli maaş alacakları konusunda endişeliler. Bugün emeklilerin çok önemli bir bölümü SGK’nın içinde bulunduğu şartlar ve sistemin üzerine aldığı ek yükler sebebiyle hazine desteği de dahil olmak üzere 12 Bin 500 TL maaş alabiliyor. Açlık sınırının bile 25 Bin liralara dayandığı günümüzde emeklilerin hali gerçekten perişan. Bir başka gerçek daha var ki, emeklilikte her gelen yıl geçmiş yılı aratır hale gelecek gibi görünüyor. Nasıl bir emeklilik sistemimiz var ki fazla çalışan ve fazla prim ödeyen sanki cezalandırılıyor. Anlaşılır gibi değil.
Aylık bağlama oranlarının her yıl düşmesi bir sonraki yılın bir önceki yıldan daha kötü şartlarda bir emeklilik düzeninin dayatılması, bir taraftan emekli sayısını artırırken, diğer taraftan özellikle pek çok kurumun ihtiyaç duyduğu liyakatli, bilgili, kalifiye eleman ihtiyacını da artıracak gibi görünüyor. Şartlar böyle olunca da çalışanlar endişe ve panikle emeklilik konusunda acele kararlar verebiliyor. Zira uzmanları emeklilik yaşı geçmiş ve çalışma şartları ağırlaşmış kesimleri uyarıyor: '2025'te emekli olanlar en az yüzde 30 daha az maaş alacak'diye.
Böyle olunca 2025 yılına girmeden pek çok kişi emekli olmayı düşünüyor. Bu sürecin hızlanması durumunda kamuda kritik kurumlarda ve özel sektörde ihtiyaç duyulan yetişmiş, tecrübeli kalifiye eleman sıkıntısı olacaktır.
Zira bunu EYT’de yaşadık. Emeklilik hakkını elde ettiğini düşünen pek çok kalifiye eleman özellikle özel sektörde çalışma şartlarını gerekçe gösterip, daha sonra çok daha iyi şartlarda çalışabileceği iş bulma umuduyla kurumunu terk etmişti. Şimdi doğrusunu isterseniz emeklilik şartlarının her yıl bir önceki yıla göre ağırlaşması insanları haklı bir gerekçe ile emekli olmaya teşvik ediyor, hatta zorluyor. Böyle bir durumda kurumların rekabet şartları, üretim yetenekleri de sıkıntıya giriyor.
Mesela şehrimizden bir örnek vermem gerekirse zaten basında da fazlaca yer alan ESOGÜ Tıp Fakültesi Hastanesi’ndeki kadro sıkıntısı daha da artacak. Haliyle az sayıda personel ile hizmet vermeye çalışan yönetim 40-50 civarında çalışanın 2025 yılında emekli maaşlarının düşeceği endişesi ile emeklilik dilekçesi vermeye hazırlanmaları ile daha da zorlanacaktır.
Neticede; olan yine oraya hizmet almaya giden hasta vatandaşlarımıza ve de onlara hizmet vermeye çalışan hastane yönetimine olacak.
Bugün emeklinin halini gören çalışanlar ciddi anlamda gel-git yaşayabiliyorlar. Çünkü “Emekli olsan durum ortada, emekli olmasan şartlar malum.”Çalışanlar için gerçekten çok ciddi anlamda “Aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık” hesabı. 2024 sözüm ona “emekliler yılı” ilan edilmişti. Ne oldu dersiniz? Kaç emekli uçağa bindi, kaç emekli tatile gitti? Kaç emekli PTT kargo ile kargo gönderdi dersiniz? Kaç emekli trenle seyahate çıktı? EYT ile emeklilik durumu özel sektör veya devlete yükü bakımından çok tartışıldı. Tartışılmaya da devam ediliyor.
Yine emeklilikte yaşanacak bu garip maaş durumuna yetkililerce bir çözüm bulunamazsa şu veya bu nedenle emeklilik hakkını kazanan çalışanlar yıl sonu gelmeden emeklilik dilekçelerini verecekler gibi gözüküyor. Bu durumda da ellerindeki tecrübeli çalışanlarını kaybetme endişesi firma sahiplerini ve kurum amirlerini düşündürüyor olsa gerek. 2025 yılında bu yıla göre daha düşük emekli maaşı alacakları endişesi ile acaba çalışanlar için EYT benzeri yeni bir emeklilik dalgası mı geliyor?