Ahmet Taner Kışlalı’yı katledilişinin 24. yılında andık. Kışlalı’nın Eskişehir içinde önemi vardı. Eskişehir Anadolu Üniversitesinde düzenli olarak ders verildi. O dönemde iki kızından biri de Eskişehir’de öğretim üyesiydi. Akademisyen yazar Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı suikastı, Muammer Aksoy, Bahriye Üçok, Turan Dursun, Uğur Mumcu, Eşref Bitlis, Şemsi Denizer cinayetlerinin bir devamıydı. Diğer olaylarda olduğu gibi gerçek katiller bulunmadı ve dosyasında bir yığın kuşku kaldı. Milli devleti tasfiye ve Türkiye’yi İkinci İsrail Planını kabul ettirme amaçlı cinayetlerin hedefi, bugün daha iyi anlaşılıyor. Bölgede projelerinin haya geçmesini isteyen emperyalistler, Filistinlileri de katletmeye devam ediyor. Hedef, bölgede bir İsrail devleti daha kurmak ya da İsrail’i büyütmektir.
ÖZEL BOMBA İLE KATLEDİLDİ
Atatürkçü kimliğiyle bilinen ve çok sevilen Prof. Kışlalı, 21 Ekim 1999 sabahı işine gitmek için evinin önünde bekleyen otomobiline yöneldiği sırada, aracının ön camı üzerindeki poşeti gördü ve onu alıp atmak istediği sırada patlamayla şehit oldu. İlginçtir, aynı yöntem İranlı nükleer bilim adamlarına yönelik CIA-MOSSAD suikastlarında da kullanıldı. Kışlalı cinayeti de İran’ın üstüne atılmak istendi. Kışlalı cinayetinde de aynı şey yapılmak istendi. Kışlalı’nın katliamından iki sonra, katliamı Eskişehir’deki öğretim üyesi kızı ile değerlendirmiştik. Olay, o dönemde taşeron örgütlere yüklenerek kapatılmak istendi.
CUMHURİYET AYDINIYDI
1977-1980 yılları arasında CHP'den İzmir Milletvekili olarak Meclis'e girdi. 1978-79 arasında Ecevit Hükümeti'nde Kültür Bakanı'ydı. Uzun yıllardır da Cumhuriyet gazetesinde yazarlık yapıyordu. Kışlalı'nın çok sayıda kitabı bulunuyor. Özellikle Yankı isimli çıkardığı dergi bir döneme imza atılmasına neden oldu. O sayıları hala saklarım. ECEVİT HÜKÜMETİ DÖNEMİNDE KATLEDİLDİ
Olayın en acı taraflarından biri de, Ahmet Taner Kışlalı Bülent Ecevit’in son Başbakanlık döneminde katledildi ve olayın üzerine gidilemedi. Devlet içine yerleştirilmiş gladyo bunun da üstünü örttü ve olayı ‘İslamcıların’ üzerine atarak laik-antilaik kavgasını körüklemede kullandı. Kışlalı 1978-79 yılları arasında Ecevit Hükümetinin Kültür Bakanıydı. Bakanlığı döneminde pek çok başarılı çalışmaya imza attı. Bülent Ecevit de 1977 seçimlerinde Gladyo’nun hedefindeydi ve 29 Mayıs 1977 günü İzmir Çiğli Havaalanında suikasta uğradı. Yanındaki Mehmet İsvan bir polisin tabancasından çıkan zehirli kurşunla kalçasından yaralanmıştı. Gladyo her açıdan kendisini gösterdi.
BARBARLIK BİRKAÇ SANİYE
İyi yetişmiş, vatana ve millete faydalı bir bireyi yaşamdan koparmak için barbarlık ve birkaç saniye yeterli oluyor. Suikastı düzenleyenlerin “bağımsızlığımızla”, “vatanımızla”, “aydınlarımızla” ve “Mustafa Kemal Atatürk”ümüz ile derinden sorunları var ki beslemelerin, katliamlarında ve sonuçlarında bu durum apaçık görülüyor. Abdi İpekçi, Çetin Emeç, Muammer Aksoy, Bahriye Üçok, Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı bu yurdun yetiştirdiği güzel insanlar, içimizden, yüreğimizden kopartılanlardan sadece birkaç örnek kişilerden bazılarıdır.
BABASI İLE FOTOĞRAFI YOK
Yurtsever bir aydın, devrimci bir öğretmen Ahmet Taner Kışlalı’ya suikast düzenlendiğinde kızı Nilhan Nur henüz yirmi dokuz günlük, bebekti. Nilüfer Kışlalı bebeğini hazırlayıp arabanın ısınmasını bekliyordu, Ahmet Taner Kışlalı daha geçen akşam bebeğini uzun uzun seyredip “Nilhan Nur’um bir an önce büyüsün, kızımla şarkı söyleyelim!” demişti. Yıllar sonra Nilhan Nur, babasını onu tanıyanlardan ve annesinden dinlediğini belirterek, babası ile hiç fotoğrafı bulunmadığını söyledi.
TÜRKİYE DÜŞMANLARI GERÇEKTİR
Kışlalı’nın en önemli özelliği ise slogan Atatürkçülüğüne karşı olmasıdır. Konuşmacı olarak gittiği her toplantıda o sakin, dingin ve inandırıcı sesiyle bunu ayrıntılı olarak anlatır, şunları söylerdi:”Türkiye’yi etnik kökenlere göre parçalamak isteyenlerin önündeki en büyük engel Kemalizmdir. Bir din devleti kurmak isteyenlerin önündeki en büyük engel Kemalizmdir. Yeni mandacı, numaracı Cumhuriyetçilerin önündeki en büyük engel gene Kemalizmdir. Dolayısıyla, içeride ve dışarıda Atatürk düşmanlığı yapanların gizli Türkiye düşmanı olduğu açık bir gerçektir.”Son bir cümle ile yazımızı bitirirken, Altan Öymen, onunla ilgili gözlemini şöyle dile getirir: “Kültür bakanı olacağını kendisine açıkladığımda yüzünde sevincin işaretlerini görememiştim. Yalnızca gözlerinde önemli bir sorumluluk yüklendiğinin bilincine varan ışıltının çaktığını gözlemiştim.”