Bir balkabağının bu kadar önem taşıdığını, Tepebaşı Belediyesi sayesinde öğrendik. Hafta sonu Balkan Federasyonunun kadın folklor ekibi ile Tepebaşı Belediyesinin üçüncü kez düzenlediği Kızılinler Balkabağı Panayırına gittim. Son yıllarda Kızılinler de gerçek anlamda nüfus erozyonu vardı. Şimdi, bu iş tersine döndü. 5 Bin kişinin Panayıra geldiğini gördüm.
Panayır geleneğini çok önceleri terk ettik. Ülkemizde her ilçenin yılda bir kez panayırı olurdu. İlçe halkı ürettiklerini satar. Pazarcılarda ürünlerini panayıra getirerek, o ilçe halkına ucuza satarlardı. Gelenek, şimdi Tepebaşı Belediyesi tarafından şekil değiştirerek, önümüze çıkıyor. Ata tohumlarımız toprakla buluşuyor.
YÜRÜYEN TÜRKLER
Bilmeyenler için yazalım, Kızılinler köyünü oluşturan yurttaşlarımız 1800’lü yılların sonun da, Bulgaristan’ın Razgrad şehrinden göç etmişler. Balkan savaşları sırasında Bulgaristan’dan göç eden Balkan Türklerinin önemli bir bölümü Eskişehir’in kırsal alanlarına yerleşmişler. Kızılinler de böyle kuruldu. Atatürk’e sormuşlar “Yörük kime denir” diye. O da yürüyen Türk’e Yörük adı verildiğinin altını çizmiş. Yürüye yürüye 1000 kilometre uzaklıktaki Razgrad’a gidenler, yüzyıllar sonra tekrar Anadolu’ya gelerek, yurdumuzun çeşitli yerlerine yerleşti. Balkan kültürü de beraberinde getirdikleri yörelerde yaşayanlar ile paylaştılar, Bitki olarak kabak da var. Gülde var. Ters lale de var. Kızılinler yılda 350 ton Balkabağı üretiyor. Ben kesinlikle Balkabağı yemezdim. Kızılinler yaşamında 60 yıl sonra bu durumu tersine çevirdi.
BULGARİSTAN’A GİTMEK İSTİYORUZ
Kızılinler muhtarı Halil İbrahim Can ile balkan federasyonun da yönetim kurulu üyesiyiz. Yine federasyonumuzda, Kızılinler Derneği Başkanı Semih Eken var. Köy bizden sayılıyor. Muhtar, bana muhtarlık ve hal gibi kullandıkları binaları gezdirdi. Panayırda hal gibi kullandıkları büyük binada yapıldı. Her köye bu binadan yok. Neyse, binadan içeri girer girmez. Kızılinler kadınları ve yaptıkları yemekler ile karşılaştı. Köy sakinlerinde Ayşegül Emircan, Bulgaristan’daki annelerinin tarifi ile Balkabağı çorbası yapmış, konuklara ikram ediyor. Balkabağı sevmeyen ben, ikrama karşı gelemezdim. Ama lütfen az koyunuz dedim.
ELLERİNE SAĞLIK
Zaten bol kepçeler, yine az olmadı ama kâsedeki balkabağı çorbasına kaşık sallamaya başladım. Kadınlar bu arada, hemen bana Bulgaristan’a gitmek ve 150 yıl önce atalarının geldiği yerleri görmek istediklerini söylediler. Çiftte vatandaş olmayı da düşündüklerini, nasıl olacaklarını sordular. Bir gün uzman arkadaşlarımız ile Kızılinler de toplantı yapacağız. Atalarının yaşadığı ülkeyi ve vatandaşlık şartlarını anlatacağız. Çorba ve tatlılarda çok güzel olmuş. Borsamız ve Aşçılarımızın katkıları ile tescil belgesi de alındı. Kızılinler balkabağının geleceği kurtarıldı. Kabak tek tip olarak üretilecek. Kızınler den çok şey bekliyoruz. Biz Eskişehir Bal-Göç ve şehrimiz gazetecisi olarak oradaydık. Rumelili işadamlarımız da, yapacakları havaalanı ve termal tesisleri konusunda bilgi verdi. Kalabalıktan köyün yollarının da yürüyemedik.
BAŞKAN İLE ÇOŞKU
Tepebaşı Belediye Başkanımız Ahmet Ataç’ın kendisini halka sevdirdiğini bir kez daha anladık. Programı yapan belediye ekibine Başkan Ataç’ın saat kaçta geleceğini sordum. Hal merkezine yerleştim. Gazeteye bir ilk haber geçtim. Çorbanın tadına baktım. Pilav kuyruğunda izdiham yaşayanların fotoğrafını çektim. Pilavın tadına baktım. Belediyedeki görevliler, hemen törenin yapıldığı kapının girişindeki belediyenin temizlik kadrosundan oluşan orkestranın Milli Marşlarımızı çalmaya başladığında Ataç’ın gelişinin müjdecisi olarak algılamam gerektiğini söylediler. Orkestra hepimizin bildiği törenlerde ve coşkulu günlerde dinlediğimiz milli marşları çalmaya başlayınca, dernekteki görevlilere folklorcularımıza başkanın geldiğini söyledim. Nereden anladığımı sordular. Dostluğumuzun en az 45 yıllık olduğunu söyledim. Kızılinler’i artık kimse tutamaz. Bereket ve yeniden doğuşun simgesini tekrardan görmüş olduk. Binlerce Eskişehirli ile coşkuyu yaşadık.