Eskişehir, Türkiye’de en fazla intihar olaylarının yaşandığı şehirlerin başında gelir. Bu konuda çeşitli çalışmalar, araştırmalarda yapıldı. Yapılan bir bilimsel çalışmada ‘Patlıcan’ mevsiminde intiharların arttığı söylendi. Söz konusu iki üniversite öğrencisi olduğu için birkaç gün içinde yaşanan iki üniversite öğrencisinin intiharı kamuoyuna yansıdı. Siyasetçiler hemen olayın üstüne atladı. Şehrimizde biri kız, diğeri erkek öğrencinin intiharı meydana gelmesi, elbette herkesi üzdü. Ateş düştüğü yeri de yaktı. Siyasetçilerin olaya gelişi güzel yaklaşmasına ailesi bile tepki göstererek, kamuoyunun aydınlatılması için gazetecilere mektup yazdı. Halk kısaca bu olayda da görüldüğü gibi, siyasetçilerin önünde olduğunu ortaya koydu.
Birkaç gün önce İzmir’de de aynı okuldan iki öğrenci ayrı ayrı intihar etmişti. 10 yıl önce intihar haberleri artık, haber olmamaya başladı. Basın- yayın kuruluşları intihar olaylarını, örnek oluşturuyor gerekçesiyle kamuoyuna yansıtmıyor. Tabii ki, gazetecilerin bir bölümü şehirde meydana gelen intihar ya da intihara teşebbüs olaylarını yakından takip ediyor. Ama yayın kuruluşlarında kamuoyu ile paylaşılmıyor.
İntihar olaylarına, etik, felsefe, dinsel, toplumbilimsel, ruhbilimsel ya da biyolojik bakışla yaklaşılabilir. Umutsuzluk ve yalnızlık duygularının intiharları körüklediği görülüyor. Erken ve genç intiharları dünyada önemli bir sorun olarak görülüyor. Teknolojik gelişmeler, eğitim durumu, ekonomik koşullar direk intihar olayları ile ilgili değildir. Araştırmalara göre kızların daha çok intihara teşebbüs ettiği görülüyor. İntihar olaylarında ölüm olayları ise erkeklerde daha çok olduğu tespit ediliyor.

SİYASETÇİ DURUŞU
Eskişehir’de arka arkaya gelen iki intihar olayında, muhalefet partilerindeki siyasetçiler hemen açıklama yaptılar. Olayın ekonomik olduğunu söylediler. Ekonomik durumu bozuk her insan veya öğrenci intihar etse, işin sonu bulunmaz. Etkisi vardır. Ama intihar olayları sadece ekonomik yönden değerlendirilmez. Eskişehir’de niye intihar olaylarının fazla olduğu, sadece öğrenci değil, diğer intihar olayları ile birlikte ele alınmalıdır. Bu da bilim insanlarının işidir.
Siyasetçiler sadece laf üretmemelidir. Mesela, Tepebaşı Belediyesi ile Büyükşehir Belediyesi’nin Eskişehir’in üç üniversitesinde öğrenim gören gençlerin hayatını kolaylaştırmak için çabaları vardır. Birkaç gündür bizim gazetede de haber yaptık. Tepebaşı ‘Birlikte olsun’ sloganı ile üniversite öğrencilerine beslenme desteği sürüyor. Belediyede desteği sürdürürken ayrıca yemek desteğinin verildiği mekâna bir de duyuru panosu koydu. Belediye yetkilileri pano da öğrencilerin eksikleri yazmasını istedi. Öğrencilerin yazdıkları yazıları bende okudum. Hepsi, belediye ye şükranlarını sunuyor.
Tepebaşı Belediyesi ayrıca, ilkokul önlerine beslenme stantları açtı. Buradan ilkokul öğrencileri destekleniyor. Benim dünya görüşüme göre ilkokuldan, üniversite öğrenimine kadar öğrenim parasız olmalıdır. Gerektiğinde beslenme ve eğitim sağlanmalıdır. Bir ülke ancak böyle kalkınır. Bu işleri devlet yapmalıdır. Ne yazı ki, boşluklar ortaçağ kurumları tarafından dolduruluyor. Sonra ülke geride kalır. Millet aya giderken, biz yaya kalırız. 1950 den sonra adım adım, 1980 den sonra Özal ile artan Neoliberal akım ile her şey paraya bağlandı. Sonuçta bugünlere geldik. Bunun için 10. Yıl marşı en sevdiğimiz marş. Cumhuriyetin kuruluşu ve Atatürklü dönemler hepimizin ilgini çekiyor. Keşke, o günlerde yaşasaydık diyoruz.
Mesele çok basit, siyasetçilerin yaptığı gibi kuru kuruya eleştirmek hiç kimseye bir çıkar sağlamaz. Toplumumuz siyasetçilerin kuru kuru söylemlerine prim vermiyor. Eski çamlar bardak oldu. Şimdi, çözümü ortaya koymak gerekiyor. Atatürk dönemindeki gibi bizim önümüzü açacak olan halkçı, devletçi ve toplumcu politikalardır.