İnsanlar ne kadar nankör olmuş.
Fazla iyilikten maraz doğuyor.
Kimseye ederinden fazla değer vermeyin.
Ve kimseye kendinizi zayıf göstermeyin.
Üstünüze gelirler.
Kötülük o kadar şekil değiştirdi ki, yaranmak için her türlü şekle girecek insan çok…
Ama yine de bütün bu karanlık tablonun içinde unutmamak gereken bir şey var.
Karakter başkalarının tavrıyla değil, insanın kendi içindeki ışıkla ölçülür.
Ne kadar rüzgâr esse de, kökü derindeyse ağaç devrilmez.
İyilik yapmayı bırakmak değil mesele, iyiliğin istismar edilmesine izin vermemek.
Mesafe koymak, kapıları kapatmak değildir.
Bilakis, kapının anahtarını kime verdiğini bilmektir.
Bazı insanlar hayatımıza misafirliğe gelir, bazıları ise odayı dağıtıp gider.
Ayırt edebilmek, en büyük tecrübedir.
Bugünlerde herkes birbirinin omzuna basarak yükselmek derdinde.
Vefa, bir fotoğrafın altına yazılan tek kelimelik bir nostaljiye dönüştü.
Oysa vefa, insanın arkasını döndüğünde bile yokluğunu kollayanların adıdır.
Ve belki de bu yüzden artık daha dikkatli olmayı öğreniyoruz.
Daha seçici, daha temkinli…
Çünkü hayatta en zor şey, herkesi olduğu gibi kabul etmek değil; kimlerin yanımızda durunca bizi daha iyi yaptığına karar vermektir.
Sonuçta, herkes bize bir şey öğretir.
Kimi nasıl sevilmesi gerektiğini…
Kimi de bir daha aynı yanlışı yapmamak gerektiğini.