30 Ekim deki Mondoros’un öfkesiyle Atatürk ve Türk devrimcileri bir gün öncesinde Cumhuriyet’i ilan etti. Teslimiyeti hiçbir zaman kabul etmediler. Bugünler için bize yol gösterdiler. Bugün öğleden sonra ve yarın Cumhuriyetimizin kuruluşunun 102. yılını coşku ile kutlayacağız. Her geçen yıl da Cumhuriyetin önemini daha iyi kavrıyoruz. Cumhuriyetimizin kuruluşu basmakalıp laflarla anlatılamaz. Cumhuriyeti bekçiler değil, devrimciler korur.
CUMHURİYET BAYRAMI DEMEK
Atatürk’ün en yakınındaki gazeteci Yunus Nadi 1931 yılının cumhuriyet Bayramında gazeteci olarak şunları yazmıştı: ”Türkiye’de Cumhuriyet bayramı demek, Türk devrim ve kurtuluşunun hatıralarını kutlama şenlikleri demektir. Yakın maziye ait bu hatıraları daima ve bütün tazeliğiyle muhafaza ederek canlı yaşatmak ise Türk istikbâl ve istiklâlinin her tehlikeden korunmasını teminat altında bulundurmak demektir. Osmanlı İmparatorluğu’nun tasfiyesi az kalsın Türkiye’yi de beraber sürükleyip yok oluşa götürecekti. Türklük ancak milli istiklâl fikrine dayanarak kendini kurtardı ve bu istiklâl, Cumhuriyet oldu. Daha doğrusu sonradan resmen de ilan edilen bu istiklâl esasen Cumhuriyetti. Bu noktaları vatandaşların ve bilhassa gençliğin göz önünde bulundurması lazımdır.”
RAST GELE ŞENLİK DEĞİL
29 Ekim’i her yıl artan sevinçle kutlarız. Bir yüzyılı da geride bıraktık. Kutladığımız rastgele bir şenlik değildir. Devrimimizin ve kurtuluşumuzun anılarını bütün tazeliği ile canlı yaşatmak, geleceğimizin ve bağımsızlığımızın her türlü tehlikeye karşı korunmasının güvencesidir. 7 düvele karşı topyekûn verdiğimiz mücadele ile kurulan Cumhuriyet kurulduğunda, ülkemizin nüfusunun çoğunluğu yaşlıydı. Erkeklerin büyük bölümü üst üste yaşanan savaşlarda şehit düşmüştü. Kadınlar, kocaların, çocuklar şehit düşen babalarının mezarlarını bile bulamıyordu. 15 milyon nüfuslu ülkede okuma-yazma oranı sadece yüzde 3’ü geçmiyordu. O dönemde ulaşım aracı atların nalları yoktu. Nal çakmak için çivide bulunamıyordu. Kiremit ve tuğla fabrikası yoktu. Trenleri kullanacak makinistlerimiz henüz yetişmemişti. Okul, öğretmen, doktor, hemşire, mühendis yoktu. Hiçbir Türk malı yoktu. Ülkede Fransız ve Amerikan malları vardı.
HERKES UMUTLUYDU
Cumhuriyeti kuran Atatürk ve arkadaşları ülkenin geleceğine dair büyük umutlar taşıyordu. Her şeyden önce 7 düvelin askerleri misakı milli sınırları içinden atılmıştı. Düşman Akdeniz’e dökülmüştü. Cumhuriyeti kuranlar, kurulmadan önce Sivas kongresinde halka açıklamışlardı. Manda ve himaye asla kabul edilmeyecekti. Ülke tam bağımsız olacaktı. Türk’ün büyük parolası olan ‘ Ya istiklal ya ölüm” parolası ile girilen kurtuluş savaşında elde edilen başarıyı ekonomik anlamda da sürdürmek gerekirdi. Lozan da İsmet Paşa’ya “ Burada istediğiniz her şeyi aldınız. Ama sizde para yok. Burada aldıklarını para için kapımızı çaldığınızda tek tek elinizden alacağız” denilmişti. Bunun için ekonomik bağımsızlık ve gelişme önemliydi.
TARİHİN ANLAMI BÜYÜK
Cumhuriyeti’mizin 29 Ekim de ilan edilmesinin önemli bir nedeni vardı. 30 Ekim 1918 Mondros Teslimiyet Günü, Mustafa Kemal Paşa ve onunla beraber olanların öfke dolu yüreklerinden hiç çıkmamıştı. Mustafa Kemal Atatürk, 'O gün, Cumhuriyet’i ilan ettiğimiz gün, emperyalistler kendileri ile hesaplaşmamızı bir daha görecekler.' diyordu. Bunun için destan yazıldı. Bunun için Cumhuriyetimiz bağımsızlık savaşı ile kuruldu.