Biz 40 yılını geçen yıllarda gazeteciliğe başladığımızda Sivrihisar ilçemizdeki Nasreddin Hoca festivali, semt pazarında yapılırdı. Daha doğrusu adına festival değil şenlik denirdi. Temsili Nasreddin Hoca, Mustafa Karatepe o yıllarda Halk Eğitim Müdürlüğünde memurdu. Dönemin kaymakamı da kendisini keşfetmişti. Fıkraları, birkaç kişi ile canlandırır. Elinde megafonu ile eşeğin üstünden Sivrihisarlıların Nasreddin Hoca gününü kutlardı. Şenlikte bir –iki saat içinde biterdi. Hatta, onu eşeğin üstünde elinde megafonla fotoğrafını çekerek, ‘modern Nasreddin Hoca’ başlığı ile Milliyet Gazetesinin birinci sayfasından haber yapmıştım. Bu haberden sonrada dostluğumuz ilerlemişti. Nasrettin Hoca etkinliklere katkısı ve özverisi büyük oldu. Mekânı cennet olsun.

MİRASÇILAR VARDI

O yıllarda Nasrettin Hoca etkinlikleri Hoca’nın doğum yeri olan Hortu köyünden başlardı. Hortu köyü daha sonra Nasreddin Hoca Beldesi ile olarak değiştirildi. Belediye oldu. Beldiye olduktan sonra, mirasçılar nedeniyle üç- dört parçaya bölünmüş evi, Kültür Bakanlığı tarafından kamulaştırılarak, Nasrettin Hoca’nın doğduğu ev olarak turizme açıldı. Kamulaştırma yılarca sürdü. Çünkü dağılmış mirasçıları zor bir araya getirildi. Bunlar olurken, Büyükşehir yasası ile birlikte Eskişehir'de Büyükşehir Belediyesi oldu. Belde belediyeleri kapatıldı. Nasreddin Hoca Belde belediyesi de kapanınca, Nasreddin Hoca’nın Evinin anahtarı da elden ele dolaştı. Gelen turist kapalı eve girmedi. Turizm faaliyete geriledi. Duruma o dönemim Sivrihisar Kaymakamı el koydu.

NE OLDU?

Yine o dönemdeki Anadolu Üniversitesi’nin Sivrihisarlı öğretim üyeleri tesadüfen yaptıkları kazılarda Nasreddin Hoca’nın kendisinin ve kızının mezarını buldular. Yani, Akşehir’in ‘mezarı bizde’ söylemi de ortadan kalmış oldu. Yine zaman içinde Akşehir’e giden mezar taşının geri getirileceği söylendi. Yine bunlar konuşulurken, Eskişehir’in bakanı vardı. Herkese kalem hediye ediyordu. Bu yazdıklarımın hiçbirinin takibi olmadı. Nasreddin Hoca’nın gerçek anlamda Sivrihisarlı olduğunu, bilimsel çalışmalar ile ortaya çıkarılmasının devamı gelmedi. Bulgular takip edilmedi.

Sivrihisarlılar veya Eskişehirliler olarak yaşadığımız bu toprakların en büyük mirası olan Nasreddin Hoca’yı, doğduğu ve bilimsel olarak kanıtlanmış öldüğü yerde anmak, mizahını, mirasını gelecek kuşaklara aktarmak hepimize düşen sorumluluktur. Bugün Sivrihisar’da 9. Uluslararası Nasreddin Hoca Kültür ve Sanat Festivalinde onu andık. Selda gibi ülkemizin en değerli sanatçıları festivale katıldı. Bunlar güzel çalışmalardır. Ancak, uluslararası çapta ses getirecek bir etkinlik yapmalıyız. Göle yoğurt çalma işini aşmalıyız. Bu göre sadece Sivrihisar Belediyesinin de işi değildir. Görev hepimize düşüyor. Dünyaca ünlü iki değer var. Yunus Emre ve Nasreddin Hoca, biz değerlendiremiyoruz. Olayları festivallerin ötesinde düşünmek gerekiyor. Boşluklar doldurulmalıdır.

DÜNYAYI TANIMAK

Global dünya söylemlerine inanmayan bir kişiyim. Ama işyerinde oturarak, dünya ile bütünleşmek olmaz. İşadamı elinde çanta ile dünyayı dolaşmalıdır. Yeni ortaklılar, yeni pazarlar, karşılıklı ticaret olanakları bulmalıdır. Eskişehir Sanayi Odası Başkanımız Celalettin Kesikbaş, sosyal medya hesaplarından yaptığı açıklamalarda, onun Moğolistan da olduğunu anlıyoruz. Her şeyden önce yükselen Asya uygarlığını takip ediyor. Gerileyen Avrupa yerine Asya’ya uzanması, geleceğe yatırım olarak görülmelidir. İşadamlarımızda artık batının etkisinden kurtuluyor. Gelecek vaat eden dünya pazarlarına yöneliyor.

Cc5Bf919 E8A2 455D 8Bae 8966632Bdfc1