Bugünlerde ülke olarak büyük felaketler ile uğraşıyoruz. Eskişehir’de her şeyi normal olması bizi rahatlatmasın. Ülkenin 40 yerinde orman yangını çıktı. Ormanlar milli servetlerimizin başında gelir. Böyle bir durumda Eskişehir’de yaşanan veya meydana gelen ufak tefek sorunlardan bahsetmek olmaz. Yangınlar ile ülke olarak mücadele ederken, 17 Ağustos Gölcük depreminin doğru dürüst analizini yapamadık. 17 Ağustos depremin üzerinden geçen süre de çeyrek yüzyıl olarak isimlendirilebilir. 25 yıl önce Gölcük depremi kadar olmasa da, ülkemizin dört bir tarafından yüzlerce yurttaşımızın hayatını kaybettiği depremler oldu. İrili ufaklı çok sayıda deprem bir yana, Kahramanmaraş ve Hatay yerle bir olalı, iki yıl bile olmadı.
DEPREM DİRENÇLİ ŞEHİRLER
Bilimin gelişmesi ile depremlerin jeolojik bir olgu olduğunu biliyoruz. Deprem konusunda uzmanlar, her depremde ya da fay incelemelerinde üzerlerine düşeni yapıyorlar. Yetkilileri ve kamuoyunu uyarıyorlar. Tabii ki, bilim insanlarımızın uyarılarının tam karşılığını bulduğunu söyleyemeyiz. Benim gözlemim ise çok yıkım yaşadık. Ancak, aradan geçen sürelerde, depreme hazırlık konusunda yeterince başarılı olamadık. Burada siyasetçilere büyük görev düşüyor.
ÇÖZÜM SİYASETTE
Dünya yüzünde her toplum ürettiği ekonomik kaynakları dağıtmak, planlama yapmak ve bir düzen kurmak zorundadır. Toplumsal bir kurum olarak siyaset, kaçınılmaz, vazgeçilmez ve gerekli bir ilişki sistemidir. Yani, bir sorun varsa, onu siyaset kurumu çözecektir. Çözemiyorsa, sorunlar büyük durur. Siyasetçinin en başta görevi sorunları çözmektir.
SORUN YAPISAL
Türkiye’de uzmanlar işlerini yapıyor ve bizi k büyük depremler konusunda uyarıyorlar. Biz gazetecilerde işini yapıyor ve her yıl dönümünde okuyucularımıza, yurttaşlarımıza felaketi hatırlatıyoruz. Geriye bir siyasetçiler kalıyor. Çeyrek yüzyıl geçtiği halde Türkiye depreme hazır değilse, kentler dönüştürülmemiş, deprem dirençli hale getirilmemişse, toplum deprem kültürü edinmemişse, kaynaklar hala konserlere, lüks harcamalara, partilere hazine yardımlarına, siyasetçinin popülist hırslarına ve bireysel zenginleşme arayışına gidiyorsa, ortada kötü niyetle açıklayamayacağımız bir manzara var demektir.
Yurttaşlarımız, Türkiye bu siyaset yapma tarzı ve bu siyasetçi tipiyle depreme hazırlanamayacağımızı düşünüyor. Çünkü yaşanan büyük felaketlere rağmen, gerçekçi bir çözüm henüz göremedi. Deprem veya başkan sorunlara karşı, kaynak yaratma, adil bölüşme, insanımızın geleceğini planlama türünden siyasal sorunlar çözüme kavuşturulmalıdır.
SORUMLUK GEREKİYOR
Türkiye gibi bir ülkeyi yönetmenin sorumlulukları var. Zaten coğrafyamız zor ve toplumumuz hareketli bir toplumdur. Doğanın getirdiği deprem, ısınma, kuraklık türünden tehlike yükleri arttırıyor. Siyasal alanındaki kalite düzeyimiz nasıldır. Yurttaşlarımızın takdirine bırakıyorum. Toplum olarak, program ve çözüm odaklı siyasetçileri ortaya çıkarmalıyız. Nitelikli siyasetçileri bulacağız ki, sorunlar da çözülsün.
TOPLUM KENDİSİNİ İFADE ETMELİ
Bugün emeklinin hali ortadadır. Asgari ücretle geçinmeye çalışan sendikasız milyonlar var. Toplum kendisini ifade edemiyor. Sağda veya soldaki siyasetçiler, Neoliberal politikalardan vazgeçmek zorundadır. Bu topraklarda 100 yıldır tek başarılı olan program Atatürk’ün programı olmuştur. Bu program yeniden Baş tacı edilmelidir. Yoksa, bir ileri iki geri gitmeye devam ederiz.