Dün akşam Bursa’nın kalbi Atatürk Spor Kompleksi Matlı Stadyumu’da atıyordu. Eskişehirspor ile Bursaspor yıllar sonra yeniden karşı karşıya geldi. Ama bu sadece bir maç değildi. Tribünlerde yankılanan tezahüratlar, sahadaki mücadele ve futbola duyulan sınırsız sevgi, her şeyi bambaşka kıldı.
Hayatımda ilk kez deplasman maçına gittim. Açık söyleyeyim, dün gece yaşadığım atmosferi kelimelere sığdırmak zor. Tribünleri dolduran on binlerce taraftar, bir an bile susmadı. Bursaspor taraftarı coşkusuyla büyülerken, Eskişehirspor taraftarı da aynı tutkuyla karşılık verdi. Ezeli rakip gibi görünen bu iki takımın taraftarları, aslında ebedi bir dostluğun parçası olduklarını herkese gösterdi.
Sahadaki oyuncular bile belki bir daha böylesine unutulmaz bir ambiyans yaşamayacak. Çünkü o anlarda yaşanan bağ, Şampiyonlar Ligi’ndeki atmosferleri bile aratmadı. Tribünler sadece tezahürat yapmadı. Bazen hep bir ağızdan susarak, bazen tek yürek bağırarak duygularını haykırdı. Futbolun büyüsü işte tam da buydu.
Maça gelince… Tempo yüksek, mücadele sert ama centilmenceydi. Herkes sonuna kadar savaştı, ama dostluk çizgisi hiç aşılmadı. Gerçek futbol da tam böyle bir şey değil mi zaten? Yine de tarafsız bir gözle bakınca bazı eksikler göze çarptı. Özellikle savunmada yaşanan küçük dağınıklıklar, rakibe pozisyon verdi. Ama bunlar küçük dokunuşlarla çözülecek ayrıntılar. Eminim teknik heyet de bunun farkında.
Sonuç mu? Skor tabelasında bir kazanan vardı belki, ama gerçekte kazanan dostluk ve futbol oldu. Dün gece bir maç değil, bir futbol şöleni izledik. Ve ben de o anın içinde olduğum için kendimi çok şanslı hissediyorum.
İyi ki oradaydım…