Eskişehir Türkiye’de en az yağış alan 6 ilden birisidir. Dün Sivrihisar’da bizim köyde selden nasibi almış. Köydekiler görüntüleri gönderdiler. Köyde içmeye suyu zor buluruz. Sel felaketi yaşanmasını hemen mevsim değişikliklerine bağlamamak gerekir. Meteorolojiye göre 10 yıllık döngü var. Her on yılda bir Eskişehir’de yaşadığımız türden yağışlar görülüyor. Sivrihisar ile Çifteler ilçesinde dolu felaketi ise bizleri üzdü. Mevsimlerin kayması, dolu felaketinin yaşanmasına neden oluyor.

KENDİMİZ YARATIYORUZ
Demek ki, yerküremizi içinde yaşadığımız dünyamızı koruyamıyoruz. Dünyanın damını deldik. İnsanoğlu ‘nün aşırı kar hırsı, dünya kaynaklarının bilinçsizce tüketilmesi doğal felaketlerin daha sık görülmesine neden oluyor. Birçok konu da felaket yaşıyoruz.
Ülkemizin sel felaketi gündeminin yanı sıra en çok, emeklilerin durumu ile Milli Eğitim Bakanlığında yapılmak istenen müfredat değişikliğini tartışıyoruz.

16 MİLYONUZ
Benimde üyesi olduğum Türkiye Emekliler Derneğinin (TÜED) araştırmasına göre, Türkiye'deki 16 milyon 154 bin emekli bulunuyor. Ben Eskişehir’in en çok emekliye sahip şehirlerin başında olduğunu düşünüyordum. Çok yüksek emekli sayımız yok. Ama yine de Eskişehir nüfusunun dört de birini emekliler oluşturuyor. Hesap da, dört çalışanın bir emekliye bakması şeklinde hesaplanır. Eskişehir bu durumda hesabı tutturuyor. Ankara, İzmir, Bursa gibi şehirlerde emekli sayısı 1 milyonu geçmiş olarak görülüyor. Balıkesir de emekli sayısı 400 bine yaklaşmış bulunuyor. Nüfusu 1 milyon 273 bin civarında olan Balıkesir, yüzde 28 ile nüfusuna oranla en fazla emeklinin yaşadığı şehir oldu. 16 Milyon emeklinin neredeyse yüzde 90’ının 10 bin lira maaş ile geçinmek zorunda olduğu görülüyor. Bu durum kabul edilir gibi değildir. Çalışan ve emekli hesabının dünya standartlarına gelmesi gerekiyor.

ÜRETİM ARTMALIDIR
Emeği ile geçinmeye çalışan çok sayıda hemşerimi son günlerde borsa heyecanı sardı. Belki de Maliye Bakanımız da bu yüzden konuşuyor. Borsanın oyun alanı olmadığını söylüyor. Son günlerde yurtdışından ülkemize gelen para miktarında artış olduğu gözleniyor. Ekonomistler ise uyarıyor. Türkiye’ye bazı konularda dayatmalar olacağı söyleniyor. İstekler karşılandığı sürece para akışı sürecek. Ekonominin yanı sıra işin güvenlik boyutu da düşünülmelidir. Ekonomik gelişmeleri Ankara'dan bakarak değerlendiren ekonomistler sıcak para değil, kaynar para ile karşı karşıya olduğumuzu söylüyorlar. Ekonomi yönetimimiz dengeyi tutturmak zorundadır. Geçmişin acı tecrübelerinden dersler çıkarıldığı görülmelidir.
Dünyanın finans merkezi sayılan Londra’ya dikkat edilmelidir. Uluslararası mafyalaşmış, finans kuruluşlarına dikkat edilmelidir. Ülke içinde üretimi arttırmalıyız. Sanayicinin ve üreticinin ciddi sıkıntıları var. Yüksek faizler ile kredi alınarak, çarklar çevrilemez. Her geçen gün bu görülüyor. Üretici desteklemelidir ki, üretim artsın. Kriz büyümeden ekonomi rayına otursun.

KÖY ENSTİTÜLERİN HEDEFİ NEYDİ?
Milli Eğitim Bakanlığımız "Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli" adını verdiği bir stratejik planın ayrıntılarını açıkladı. Artık adetten oldu; her Milli Eğitim Bakanı çağı yakalamaya ve gençlerin gerçek eğitim ihtiyaçlarına cevap vermeye yönelik planlar geliştirdiğini açıklıyor. Eskişehirli bakanda dahil kaç bakan değildi. Bakanlarla birlikte Milli Eğitim politikalarımızda komple değişti.
Bakan, yeni planı "evrensel, uluslararası modellerden yararlanarak kendi değerlerimizi de sistemin içerisine yerleştirerek özgün bir model üretmeye çaba sarf ettik" diye tanıtıyor. “Dünyada ne öğretiliyorsa bunun müfredatta bulunduğunu” söylüyor. Yani ülkenin somut durumu, kalkınma hedefleri açısından ihtiyaç duyduğu özgün hareket tarzı değil, biraz başka ülkeler ne yapıyor taklitçiliği, biraz ideolojik muhafazakârlık sosu ile ortaya karışık bir terkip görüyoruz. Acaba Türk Devrimi önderleri Köy Enstitülerini planlarken dünyada ne varsa müfredata ondan koyalım diye mi düşündüler, yoksa ülkenin somut gerçeği ve ekonomik-sosyal hedefleri neyin eğitimini vermeyi gerektiriyorsa onu mu koydular? Öneri ve görüş toplayarak milli eğitim sistemini inşa etmeye çalışmak, bir ülke gençliğini popülizmin sıradanlığının vicdanına terk etmeye hazır olmak anlamına gelmiyorsa ne anlama geliyor? Milli eğitim sistemleri, bütün ülkelerde ekonomik sistemin tamamlayıcısıdır. Ekonominin talep ettiği insan kaynağı, siyaset kurumu tarafından planlanarak eğitim sistemi içinde yetiştirilir. Kısacası eğitim üretimin tamamlayıcısıdır, onun içindir.