Eskişehirspor, bir daha görmek istemediğimiz amatör kümeden, iki yıl içinde kurtuldu. Anadolu Yıldızı, dibin dibini gördü. Hani derler ya, “Dibe vurmadan zirveye çıkmak kolay olmuyor.” Eskişehirspor tam da bunu yaşadı.
Geçmişte yapılan hatalardan büyük dersler çıkarıldı. Artık bir kuruşun bile Eskişehirspor için ne kadar kıymetli olduğu herkesin zihnine kazındı. Bu noktadan sonra geriye dönüp bakmanın değil, “Bundan sonra ne yapılabilir?” sorusuna odaklanmanın zamanı.
Eskişehirspor’un her anlamda desteğe ihtiyacı var. Kulübün borç yükü 600 milyon TL’yi aştı. Tüm bu tabloya rağmen, yönetim transfer yasağına aldırmadan, sessiz sedasız öyle isimleri kadroya katıyor ki… Hani hep deriz ya, “Çilek transfer” diye — belki bu şartlarda öyle isimler yok. Ama biz, 1. ve 2. Lig’de kolay kolay bırakılmayacak oyuncuları bu takıma kazandırdık. Bunu görmezden gelmek, bu emeğin arkasında durmamak insafsızlık olur.
Ama bazı gerçeklerle de yüzleşmemiz gerek. Taraftar transfer istiyor, şampiyonluk hayali kuruyor. İyi de, sadece yönetimle mi olacak bu? O binlerce kişinin sokaklarda zafer coşkusu yaşadığı, gururla Eskişehirspor atkıları taşıdığı günleri hatırlayın. O ruh, o aidiyet duygusu… Peki şimdi? Neden kombine satışlarında aynı heyecan yok?
Önümüzde Bursaspor’la bir hazırlık maçı var. Onların kombine satış rakamı 30.000’e yaklaştı. Bizde ise bırakın rakamı konuşmayı, binli sayılara bile ulaşamadık. Bu kulüp böyle mi ayakta kalacak? “Seviyorum” demekle bitmiyor bu iş. Kombine sadece bir bilet değil; bir sahipleniştir, bir direniştir. “Ben buradayım, bu takımın yanındayım” demektir.
Yönetim elinden geleni yapıyor, futbolcular forması için ter döküyor. E, şimdi sıra bizde. Gerçekten “birlikte şampiyon olalım” diyorsak, birlikte yüklenmek zorundayız. Bunu yönetim değil, taraftar yapacak. Bu şehir yapacak. Bu sefer, gerçekten hep birlikte.