Eskişehir’den her dönem aykırı bir milletvekili çıkıyor ve Türkiye’nin gündemine giriyor. Aykırılık iyidir. Ancak, Türkiye’yi ve Eskişehir’i bir yerlere çıkarıyorsa, mesele yok. Tersi ise Eskişehir’e zarar veriyor. Son günlerde ‘Boş yapma’ sözü çok revaçta, herkes bu sözcüğün muhabbetini yapıyor. Türkiye’nin ve Eskişehir’in, gidişatına uygun konuşmayan milletvekili partisine, seçmenine de zarar veriyor. Sadece kendine çalışmış oluyor. Bu durum ayrıca seçilmiş herkes içinde geçerlidir. Siyasetçi, kendine oy vereni, seçmenini, seçildiği seçim bölgesini iyi tahlil etmelidir.
PETROL BULUNMUŞTU
Anap’in ilk yıllarında Eskişehir halkı da Özal’a ve partisine büyük destek verdi. Eskişehir’den seçilen milletvekillerinden biri Enerji Bakanı oldu. Bayat Pazarında, bir kalorifer kazanından sızan mazotun nasıl sızdığını araştırmadan, yetkililerden bilgi almadan bakan, Eskişehir’de petrol bulunduğunu zannetti. Eskişehir’i ‘Teksas ’ yapacağını basına açıkladı. Sonrası rezillik. DSP döneminde listeye konulan bir başka hemşerimiz, ilk önce partisinin karşı çıkmasına karşın Cumhurbaşkanlığına adaylığını koydu. Sonra mecliste alay konusu oldu. Sonrasında ise televizyonların şov programlarına sunucusu bile oldu. O dönemde milletvekilinin, milletvekilliği ile ilgili olmayan davranışları Türkiye gündemine otururken, Eskişehirlilerden bu gelişmelerden olumsuz etkilendi.
DOĞRU VEYA YANLIŞ
Bir süre önce yaşadığımız cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçiminde Türkiye Cumhur ve Millet ittifakını konuştu. Millet ittifakı Türkiye genelinde yenilmesine karşın, Eskişehir’de toplam 4 milletvekili çıkardı. Ben ittifakların Türkiye’yi ayrıştırdığına inandığım için sıcak bakmıyorum. Ama konu buraya kadar geldi. Yapacak bir şey kalmadı. İki ittifaktan biri tercih edildi. İYİ Partiden seçilen Nebi Hatipoğlu, seçim tamamlanmasının ardından ilginç çıkışları ile gündeme geliyor. Belki ilk çıkışları yurttaşlarımıza ilginç gelmiş olabilir. Ama artık tepki topluyor. Bizi de arayan çok sayıda Eskişehirli Hatipoğlu’nun ne yapmak istediğini anlayamadığını söylüyor. Hatipoğlu’nun söylemlerinin benzerini hiçbir İYİ Parti milletvekili söylemiyor. Partinin en yetkilileri, birçok konuda temkinli konuşuyor. Eskişehirli siyasetçiler, önceki milletvekillerimizin yaptıklarını hatırlayıp, hatalardan ders çıkarması gerekiyor.
MECLİS ÜYESİ DE EMPERYALİZMİ TANIMIYOR
Büyükşehir Belediye Meclisinde de yerel seçime doğru tartışmanın dozu artıyor. Seçime kadar, yeni belediye meclisi oluşuncaya kadar tartışmaların artacağının sinyali de son meclis toplantısında verildi. Meclisteki muhalefet üyeleri, Büyükşehir Belediyesi yönetimine artık çok soru soracaklarını ve cevap isteyeceklerini söylediler.
AK Parti grup başkan vekili Murat Özcan, konuşmasında, topu çokça taca atıyor. Uluslararası diplomatik kriz bile çıkarır. Bence bu durum emperyalizmi bilmemesinden kaynaklanıyor. Odunpazarı Belediye Başkanı da solcu olduğunu söylüyor ama batılılar gibi Ukrayna’yı destekliyor. Uluslararası kuruluş aracılığı ile Ukrayna askerlerine destek oluyor. Yani, siyasi yelpazede nereden durduğunun önemi yok. Emperyalizmi tanıyıp tanımamanın önemi var. Özcan, Büyükşehir Belediyesi’nin eleştirirken, birde Çin’e geçerek, Çin de demokrasi olmadığını söyledi. Ardından Saddam’ı eleştirdi. Çin ve Rusya Avrasya’da yükselen iki ülkedir. Ve de Türkiye’ye uluslararası arena da en çok desteleyen iki ülkedir. Ayrıca, Türkiye ABD ve batının baskılarına bu iki ülkenin destekleri sayesinde dayanıyor. Rus uçağı düştüğünde olan durumları hatırlayalım. ABD ve batının emperyalist demokrasisi demek ki, halen bazılarını hoşuna gidiyor. Seçilmiş siyasetçiler hangi mevkiinde veya hangi partide olursa olsunlar, Türkiye’nin dostlarını bilmek zorundadırlar. Durup dururken diplomatik kriz çıkarmanın da anlamı yok.
EDEBALİ’Yİ ANLASAK YETECEK
Şey Edebali’nin oğluna öğüdünü hepimiz biliriz. Birçok işyerinin duvarında asılıdır. Siyasetçilerimiz bu hatırlasalar yeter. Edebali n ediyor:” Ey Oğul!
Beysin! Bundan sonra öfke bize; uysallık sana...Güceniklik bize; gönül almak sana.. Suçlamak bize; katlanmak sana.. Acizlik bize, yanılgı bize; hoş görmek sana.. Geçimsizlikler, çatışmalar, uyumsuzluklar, anlaşmazlıklar bize; adalet sana.. Kötü göz, şom ağız, haksız yorum bize; bağışlama sana...Bundan sonra bölmek bize; bütünlemek sana..Üşengeçlik bize; uyarmak, gayretlendirmek, şekillendirmek sana.. Nereden geldiğini unutma ki, nereye gideceğini unutmayasın...”