Depremin meydana geldiği 11 ilinde hepimiz için önemi büyüktür. Depremde zarar gören kentlerimiz önemli tarihsel birikime sahiptir. Depremin yok ettiği tek il ise Hatay’dır. Hatay’ın yok olmasının hepimizi derinden etkilendi. Kaç kez Hatay’a gitmeye niyetlenmiştim. Kısmet olmadı. Hataylı şair ve yazar Serhan Kurşun’un hepimizi derinden yaralayan Hatay’ı anlattığı ‘Garaz’ romanı hepimiz tarafından okunmalıdır. Garaz, Erzin’den Kırıkhan’a, Antakya’dan Yayladağı’na, Altınözü’nden Samandağı’na kadar bölgenin kültürel ve tarihi zenginliklerini ve kentin büyüsünü edebî bir bakışla anlatıyor. Hatay'ın binlerce yıl geriye uzanan tarihinin, camilerinin, kiliselerinin, havralarının, tarihi binalarının ve kentin mistik sokaklarının yıkımdan önce çekilmiş son fotoğrafı “Garaz” da yer alıyor. Türkiye Cumhuriyeti’nin bir yurttaşı olarak Hatay’a ağlamamak ve üzülmemek mümkün değildir. Gerçek olaylardan esinlenilen mitoloji, tarih ve siyasetin iç içe geçtiği Garaz romanı, aynı zamanda sınıf çatışmasını, aile ilişkilerini ve toprak sevgisini de kelimeleriyle dokuyor.“Garaz”, yarattığı karakterlerin güçlü kişilikleriyle okuru gerçek bir kurgunun içine alıyor. Hız kesmeyen sürükleyici olaylarıyla da heyecanlı bir anlatım sunuyor.

Garaz’ın yazarı ve şair memleketine olan sevgisini kitapta gösteriyor. Serhan Kurşun, şunları söylüyor:” Bu topraklar benden daha yürekli birini barındıramaz. Şimdi ise uğradığım ihanetlerin ağır yükü altında gevşemiş menteşeler gibi gıcırdıyorum .Ağaçtan ne farkı vardı ki insanın? Dalı kırılmaya görsün, yaprakları kadar düşleri olsa ne yazardı. Ey tabiat ana! Bir duvar ustası gibi şu kovuğun girişlerini kalın ağaç kabuklarıyla örsen, beni saklasan. Çürüyen bedenime acıyan reçineler kemiklerime aksa. Aslında gitmemeliydi. Kendisi de biliyordu ama bilmek, bazen yağmurun teneke çatılarda çıkardığı sesi ancak dindiğinde duyabilmek gibiydi”

KİTABIN KAPAĞI DA İLGİNÇ
Kitabın arkasındaki kapak yazıda benim dikkatimi çekti. Şunlar yazıyor:” Binlerce yıl geriye uzanan bir tarih, sayısız medeniyete yapılan ev sahipliği ve üç büyük dine sahne olmuş topraklar… Tüm zamanların şehri Hatay’da güç savaşı başlıyor .Dünyayı yerinden oynatacak; dinler ve kültürler arasında kargaşa yaratacak büyük planın perde arkasındaki gizil güç, onun “gölge” oyuncuları ve şehrin gerçek sahipleri arasında tansiyonu hiç düşmeyen bir mücadele yaşanıyor. Bu kavganın tam ortasında ise eski bir aşkın hazin gerçekleri gün yüzüne çıkıyor. Zahit ve Kemal… İki kardeşin bir kadın için beslediği imkânsız aşk, bu mistik şehrin sokaklarında, hiç beklenmedik bir psikolojik gerilimin içinde son buluyor. Mitoloji, tarih ve siyasetin iç içe geçtiği elinizdeki roman zihinlerde iz bırakacak bir kent panoraması çiziyor. “Garaz”, okuru olağanüstü kurgusuyla sınırları zorlayacak bir oyuna davet ediyor”.

ŞEHRİMİZİN KATKISI
Depremin başından bu yana Eskişehir Büyükşehir Belediyesi, ESKİ Genel Müdürlüğü ve Eskişehir Sanayi Odamızın desteği ile Hatay’a, düzenli olarak Kalabak Suyu yolluyor. Hatay’da büyük oranda su sıkıntısı var. Tepebaşı Belediyemiz ise Hatay’a Mobil Diş Kliniğini gönderdi. Klinik bu kara günlerde önemli bir boşluğu doldurdu. Başkan Ataç da, Hatay’a giderek, poliklinikte hasta baktı. İnsan sağlığı ağızdan başlar. İki belediyemizde bölgeye Hatay’a pek çok destekte bulundu. Ancak, düzenli su gitmesi ve diş polikliniği hepsinden daha büyük önem taşıyor. Belediyelerimiz deprem bölgesi ve de Hatay için üzerlerine düşeni yapıyor. Gündemimiz suni gündemler değil, yaralar sarılıncaya kadar deprem olmalıdır.

***

Yaş günümüzün sürprizi

Siyasette tartışmaların dorukta olduğu günlerde, İYİ Parti Eskişehir il Başkanlığında yapılan toplantıyı gazeteci olarak takip etmek istedim. Başta il başkanı Emine Hanım ve partililerin bana yaptığı doğum günü sürprizinden elbette haberim yoktu. Toplantı bitti. Partililer, yaş günümü kutladılar. Ve ardından iki mumlu pasta ortaya çıktı. Bende üfleyerek, mumları söndürdüm. Kendilerine teşekkür ediyorum. Bu arada 60 yaşına girdiğimi de buradan bir kez daha hatırlatıyorum.