Ülke zor günlerden geçiyor.
Ama özellikle CHP daha da zor bir sınavın içinde.
İstanbul’da Gürsel Tekin’in il başkanlığına kayyum olarak atanmasının ardından tansiyon hızla yükseldi.
Partinin önünde günlerdir süren görüntüler, yalnızca bir iç mesele değil, ülkede demokrasinin geldiği ya da getirildiği noktanın da aynası.
Parti binasının önüne yığılan kolluk kuvvetleri, milletvekillerine uygulanan biber gazı, darp görüntüleri...
Kayyum İl Başkanı Tekin binaya girmeye çalıştı, tabanı direndi.
Gerginlik büyüdü.
CHP Eskişehir Milletvekili İbrahim Arslan, Zonguldak’tan Eylem Ertuğrul ve Deniz Yavuzyılmaz, Tekirdağ’dan İlhami Özcan Aygun, Antalya’dan Aykut Kaya ve Emek Partisi’nden İskender Bayhan… Hepsi polis müdahalesinden nasibini aldı.
Öte yandan, bu kayyum krizi yalnızca İstanbul’u değil, Eskişehir’i de sarsmış durumda.
Kamuoyunun gözünden kaçan ama partinin içinde fazlasıyla konuşulan bir diğer gelişme ise olağanüstü kurultay süreci.
900’ün üzerinde delege Genel Merkez’e olağanüstü kurultay için imza verdi.
CHP Çankaya İlçe Seçim Kurulu’na resmi başvuru yapıldı.
Eskişehir milletvekilleri Utku Çakırözer ve İbrahim Arslan bu sürece açıkça destek verdi.
Ancak bir isim dikkat çekici şekilde geri durdu.
Jale Nur Süllü…
Peki neden?
Bazıları “Kayyum atamasını desteklediği için” diyor.
Bazılarıysa, bu duruşun kişisel bir siyasi hesapla ilgili olduğunu öne sürüyor.
Malum, Süllü’nün geçmişte Kemal Kılıçdaroğlu’na yakın olduğu biliniyor.
Özgür Özel liderliğinde şekillenen yeni partide kendine yer bulamayacağı endişesiyle mi pozisyon alıyor?
Gerçek şu ki Süllü ne kurultay çağrısına imza verdi ne de bu konuda kamuoyuna net bir açıklama yaptı.
Bu da şu soruyu gündeme getiriyor:
Bir milletvekili bu kadar kritik bir dönemde neden sessiz kalır?
Sessizlik de bir tercihtir elbette.
Ama CHP gibi bir partide, bu tür tavırlar yalnızca siyaseten değil, etik olarak da tartışmaya açıktır.
Hele ki kayyum gibi demokrasi dışı bir uygulama karşısında.
CHP yıllardır demokrasi mücadelesi verirken; kendi içinde anti-demokratik uygulamalara göz yumarsa, inandırıcılığını yitirir.
Kayyumla il başkanı atanması, milletvekillerine biber gazı sıkılması, örgütün iradesinin zorla bastırılması…
Tam da bu noktada Jale Nur Süllü’nün tavrı dikkat çekiyor.
Bir dönem Kemal Kılıçdaroğlu’na yakın duruşuyla bilinen, Eskişehir’in önemli siyasi figürlerinden biri olan Süllü, ne kurultay çağrısına destek verdi, ne de yaşanan kriz karşısında kamuoyuna açık bir pozisyon aldı.
Partisinin bunca yıldır savunduğu demokratik ilkeler bu denli örselenirken sessiz kalmayı tercih etti.
Soru basit…
Bir milletvekili bu kadar kritik bir dönemde neden susar?
Kişisel hesaplar mı?
Yeni yönetimle uyumsuzluk mu?
Siyasi geleceği için “güvenli bölgede” kalmak arzusu mu?
Yoksa kayyuma sessiz destek mi?
Jale Nur Süllü suskunluğunu bozmalı…
Sorularımızı yanıtlamalı…
Kamuoyunu aydınlatmalı…
Çünkü bazen konuşmamak da bir mesajdır.
Jale Nur Süllü bugün susabilir.
Ama…
Bazı dönemlerde en büyük siyaset…
Konuşmak değil nerede ve neden sustuğunuzdur.
*****************************
Kuantum Özge der ki;
“Yarına güvenme. Geçmişin izini taşır.”