Hani meşhur hikayedir… Bir kez de buradan nakledeyim. Dünyanın en ünlü kalp doktoru De Bakey'in arabası bozulmuş, arabasını tamire götürmüş. Tamirci arabasının kaputunu açmış ve De Bakey'e dönerek, “Size bir şey soracağım. Neredeyse ben ve siz ayni işleri yapıyoruz. Mesela ben şimdi itina ile kaputu açacağım bir bakışta problemin nerde olduğunu anlayacağım, kapakçıkları temizleyeceğim, gerekirse kabloları, motor yağını değiştireceğim, hatta çok gerekli ise motoru çıkarıp yerine yenisini takacağım... Söylesenize nasıl oluyor da siz milyon dolarlar kazanıyorsunuz ama ben meteliğe kurşun atıyorum?” Bunun üzerine De Bakey tamircinin kulağına eğilmiş ve söyle demiş, “Bunların hepsini motor çalışıyorken yapmayı denesene!!!”

Biz bazı şeyleri hemen halledebileceğimiz düşünürüz bazen mekanik, bazen de statik halbuki siyaset kurumu esnek düşünebilme sorun çözebilme yeteneğini de gerektirir… O sebeple bir futbolda, bir de siyasette bugünden yarına doğru tahminde bulunmak bir hayli zor bir iştir. Yani hayat devam ederken sorun çözebilmek, toplumsal destek sağlayabilmek o kadar kolay bir şey değildir. Futbolda da, siyasette de sonsuza kadar kazanmak diye bir şey yoktur. Birincisinde top yuvarlıktır, ikincisinde eninde sonunda sandığa girersin, sandığa girenin de sandıktan çıkanın da ne olacağını kestiremezsin. Her ikisinde de ön yargılı yaklaşmak yanıltır. Kimin kazanıp, kimin kaybedeceğini önceden tahmin etmek bir hayli zordur. Elbette her ikisinde de favoriler olabilir. Ancak her zaman favori kazanacak diye bir şey yoktur. Pozitif bilimlerde ise matematik hesabı bellidir. Bir artı bir matematik hesabında her zaman iki eder. Siyasette bazen üç bazen de sıfır eder. Futbol bir gol de atsanız, beş gol de atsanız alacağınız puan sadece üçtür. Dolayısıyla siyasetle futbol çok benzeyen iki argümandır.

Bütün bunları niye yazıyorum biliyor musunuz? Siyasette siyasetçilerin keskin cümleler ile ifade ettiklerini kesinlikle ihtiyatla değerlendirmeliyiz. Örneğin medyada çıkan “Akşener ittifaklara kapıları kapattı!” sözü ile CHP’nin çiçeği burnundaki genel başkanı Özgür Özel’in, “Sayın Akşener ile görüşme imkanım olmadı ama en kısa sürede görüşeceğim” sözlerine ihtiyatla yaklaşmak gerek. Anlaşılıyor ki yerel seçimler öncesi CHP’nin pek çok şehirde işbirliğine ihtiyacı var. Aynı şekilde kapılarını her türlü ittifaka kapatarak, “Biz milletimizin kantarına çıkmak istiyoruz” sözlerini söyleyen Akşener’in İYİ Partisi’nin de yeni arayışlara yönelmesi mümkün olabilir diye düşünüyorum. Siyaset aynı zamanda iyi bir satranç oyuncusu olmayı ve kazanmayı gerektiren bir sanattır. Siyaset elbette çözüm üretme sanatıdır da. Ancak kendi sorunlarını çözemeyen siyasetin toplumun beklentilerine cevap vermesi de mümkün değildir.

Türkiye’de genelde siyaset kendisi sorun üretir hale gelmiştir. Bir tarafta dayatan, “Benim dediğim en doğrudur. Benim dediğimin dışında doğru yoktur” baskısı, diğer yanda buna karşı çare üretmekte zorlanan muhalefet algısı. CHP kendi içindeki çareyi “değişim”den yana tavır geliştirerek bulurken, İYİ Parti ‘de Meral Akşener her türlü riski alarak “tek başına kantara çıkma” kararıyla siyasal aksiyonuna yeni bir rota çizmeye çalışıyor. CHP’de “değişim” rüzgarının altı nasıl doldurulacak, toplum ile altı doldurulan “değişim” rüzgarı buluşturulabilecek mi, yoksa yine aynı çizgede sadece yüksek perdeden söylemler ile mevcut düzenin değirmenine su mu taşınacak bunu ilerleyen zamanda göreceğiz. İYİ Parti’de ise daha “üçüncü yol” söyleminin altı doldurulmadan siyasi aşınmanın sancıları yaşanıyor. Her iki siyasi partinin yakın gelecekte aynı siyasal zeminde buluşması şimdilik mümkün görünmese de yeni bir yol arkadaşlığı hikayesi yazılırsa ne olur onu da bilemem. Ancak yakın gelecekte yapılacak olan yerel seçimler yeni siyasal yol ayrımlarına da, ortak yol arayışlarına da zemin oluşturabilir. Bunun için önümüzdeki zamanın akışı en hızlı bir biçimde devam ediyor…