Orman yangınları olduğunda bir şehrin değil, bir bölgenin değil aslında dünyanın akciğerleri yanıyor. Bir insan gibi bakın ağaca. Ağaç sadece ağaç değil aslında hayattır. Son yıllarda ülkemizde milyonlarca hektarlık alanda yanan ormanlarımızın sebep olduğu hasar öylesine büyük ki… Bugünlerde gölgesine sığınacak bir ağaç aramıyor muyuz? Yapraklarının hışırtısı arasında hafif hafif esen rüzgarın verdiği serinliği aramıyor muyuz? Havamızı temizleyen bize kaliteli yaşam imkanı sağlayan ve içinde endemik bitkiler başta olmak üzere her türlü canlıya örtü olan bu ormanlarımızı korumak adına daha ne yapabiliriz. Sakın yanlış anlamayın ben bir aktivist değilim, övzellikle yeşil alanların ve ağaçların korunması anlamındaki aktivizme de yanlış bakmam. Ama yeşile ve ağaca ihtiyacımız olduğunu da söylemeliyim. Sıcaklıkların 45-50 derecelere çıkmasının, iklim değişikliklerinin ana sebebi hunharca ve acımasızca katlettiğimiz ağaçlarımızın bizden aldığı intikamdan başka bir şey değil.
Birileri “sen neler yazıyorsun?” öyle diyebilirler. Hiç gerek yok anlatayım… Her türlü canlıya barınma ve korunma imkanı sağlayan, ormanlarımızı gözümüz gibi korumalıyız aslında. Bazen dikkatsizlik, bazen sorumsuzluk ve bazen de kasten çıkan ve çıkarılan yangınlar ile dünyanın akciğerlerini yok ettiğimizin resmidir yaşadıklarımız. Tıpkı akciğer kanseri olmuş insan gibi dünya nefes almakta zorlanıyor. Ülkemiz ve insanımız nefes almakta zorlanırken bir kere değil bin kere düşünmeliyiz. Çağlar ötesinden “kıyametin kopacağını bilseniz, elinizdeki fidanı dikin” mukaddes çağrısına bugün kulaklarımızı tıkamak duyarsız kalmak gibi bir tavrı anlamak o kadar zor ki…
Buraya nereden geldim.. Geçtiğimiz gün Alpu’da Taştepe mevkiinde bir orman yangını çıktı. Ekiplerin kızsa sürede yangın bölgesine ulaşıp yangına müdahale etmesine rağmen ne yazık ki ormanın bir bölümü zarar gördü. Yangın ekiplerin yoğun müdahalesi ile çok şükür beklenenden daha kısa sürede kontrol altına alındı. Bu arada ekiplerden duygulandıran bir paylaşım geldi. Yangında kendilerini korumak için bir çukura girerek tehlikeyi atlatmaya çalışan iki tavşan ekipler tarafından sığındıkları bölgeden çıkarılarak Orman Bölge Müdürü İsmail Çetin’in talimatıyla sabaha kadar beslemeye alınmış, sabahta yaşam alanlarına yakın bir bölgede doğaya salınmışlar. Yani iki masum can kurtarılmış, hayata döndürülmüşler… Pek çok kişinin belki önemsemeyeceği ama insan olarak yürek burkan bir mini öykünün gönüllere dokunduğunu söylemeliyim.
Birilerini eleştirirken veya bir şeyi yaparken kırk kere düşünün demek için bu kısa mini yaşam öyküsünü iyi anlamaya çalışın. Orman yangın müdahale ekibi sadece ormanı değil, ormanın içindeki her türlü canlıyı da korumak, yaşatmak için mücadele ediyor. Yani vicdan, yani merhamet örneği… Özellikle orman köylerinde bulunan insanlarımızın işin aslı ormanlarımızdan sağladıkları nimetlerin farkında olarak ormanları gözü gibi koruduklarından eminiz. Köylüleri yaptıkları işle ve kendiliğinden üstlendikleri sorumluktan dolayı takdir de edelim.
Elbette kötü niyetli insanlar olabilir, ama bir kötü bin iyiliği yok edemez. Siz iyi olun, kalbiniz iyi olsun yeter. Kötüler için zaten yapacak bir şey yok. Buradan gönlü merhametle dolu insanlarımıza seslenmek istiyorum. Bir şey yaparken kırk kere düşünün sonra bir kez eylem yapın. Örneğin ormanların yakının geçerken elinizdeki bir şişeyi, bir poşeti, bir kağıt parçasını, içtiğiniz sigaranın izmaritini sakın yerlere atmayın, hele kuru otların, ağaçlık alanların olduğu bölgelerde daha dikkatli davranın.