Hayatımızın en özel anlarından birisi düğünlerimizdir. Birçok kişi için bu özel gün, süslemeleri, ışıkları, müziği ve masa düzeni ile hafızalarda kalıyor diye düşünebilirsiniz. Ancak öyle değil. Esas olan salondaki gelin, damat ve akrabaların enerjileridir. Düğünlere gittiğinizde daha kapıdan girerken “bu gece güzel geçecek.” veya “bu geceyi kazasız belasız bir terslik olmadan atlatalım” demiyor muyuz? Gelin ne kadar huzurlu olursa, damat ne kadar keyifli ise, aileler ne kadar birbirlerine karşı saygılı olurlarsa düğün o kadar eğlenceli bir şekilde oluyor. Herkesin yüzünde aynı sıcak gülümseme ile enerjileri bütün salona yayılıyor.

Eğer çift gerginse onun stresi hemen hissediliyor. Müzik ne kadar güzel çalsa da, yemekler nefis olsa da pozitif enerji olmazsa düğün de yavan oluyor. Düğün, iki insanın sadece hayatını değil, enerjilerini de birleştirdiği gündür. Ve düğünü unutulmaz kılan şey; o gece giyilen kıyafetler değil, gelinle damadın birbirine bakarken gözlerindeki ışıktır. Gözlerindeki o ışık ile gülümsemeleri düğün boyunca bütün salonu aydınlatır. Yapılan düğünde yıllar sonra da herkesin hatırladığı ve akıllarda kalan tek şey, çiftlerin, ailelerinin ve de misafirlerin etrafına yaydığı o ışıktır. Hiçbir süsleme ya da organizasyon, birbiriyle uyum içinde olan gelin, damat ve onların etrafını saran sevdiklerin enerjisini yansıtamaz.

Geçtiğimiz hafta sonu öyle bir düğüne, yeğenimin düğününe tanıklık ettim ki emin olun tadı damağımda kaldı. Harika bir çift olmuşlardı. Uyumları ve enerjileriyle başta ben olmak üzere herkesi kendilerine hayran bıraktılar. Gerçekten salonun yerinin, süslemelerinin, masaların özelliği önemli değildi. Önemli olan sadece çiftlerin ve sevenlerinin gözlerindeki ışıktı. Ailelerin birbirini anlayışla karşıladığı, gençlerin hayata merhaba derken hem ailelerinin hem de arkadaş çevrelerinin tam desteğini aldıkları düğünde insanların yüzlerindeki tebessüm gerçekten görülmeye değerdi. En küçük kırgınlığa yol açacak bir görüntü oluşmadı.

Bazen gelenekler ve alışkanlıklar, çocukların mutluluğunun önüne geçebiliyor. Ama unutulmamalı ki, önemli olan gösteriş değil, evliliğe adım atan iki insanın huzurudur. Düğünlerde ailelerin görevi çiftlere destek olmak, sevgiyi ve neşeyi korumaktır. İşte bu düğünde kulağımızın duyduğu haliyle biraz değil bayağı ürktüğümüz gelenek, görenek ve adetler kız almaya gittiğimizde uygulanmadı.

Doğrusu beni olduğu gibi kız almaya giden herkesi fazlası ile memnun ettiğini söylemeliyim. Sadece bir adetten bahsedeyim. Damat ve de sağdıç için zor olan bir adet; “Damadın üzerinde bayağı bir yumurta kırılıyor. Yumurta üzerine un dökülüyor. Onun üzerine de kola.” İyi mi?

Nasıl bir adetse damadın arkadaşları tarafından her düğünde yapılıyormuş. Çok şükür bizim damada yapılmadı. İnanır mısınız gelin konvoyunda her yerde olan yol kesme de yapılmadı. Ya da unutuldu. Çok da iyi oldu. Enerjimizi salona saklamış olduk.

Hiçbir kural veya gelenek çocukların mutluluğunun önüne geçmemeli. Çok düğünler gördüm masada kalan, kavgayla biten, ömür boyu sürecek kırgınlıkların, küskünlüklerin yaşandığı, insanların mutluluk yerine dert satın aldıkları düğünlerden bahsediyorum. Eşya ve takı kavgalarından, yan baktın, dik baktın tepkilerine uzanan ve sonunda mutsuzluk olan düğünler.

Güzel olduğu kadar keyifli, herkesin eğlendiği bir düğün yapıldı. Böyle bir düğünün gerçekleşmesinde en önemli katkıyı sunan gelinimizin annesini, ablasını, amcasını, yengesini, yeğenlerini ve tabi ki kız kardeşimi, eniştemi ve de arkadaşları ile düğüne ayrı bir hava veren yeğenimi tebrik ediyorum. Genç çiftlere tekrar mutluluklar diliyorum.

Bugüne kadar şahit olduklarımdan çok farklı bir havada gerçekleşen bu düğün için yüreğimden gelen sesle kendi kendime dedim ki; “İşte düğün gibi düğün!”