“El insaf min el iman” diyeceğim de, kimsenin imanını sorgulamak haddimize değil elbette. Onun için sadece “el insaf” diyebiliyorum… Zira sözcüklerin anlamı “ insafı olmayanın imanı da olmaz” demek… Peki, bunu niye yazdım biliyor musunuz? Şu üniversite yerleştirme sonuçlarının açıklanmasına günler kala yurt ve apart fiyatlarını araştırmaya gelen ve çaresizce memleketlerine dönmek zorunda kalan aileleri gördüğüm için yazıyorum..

Geçtiğimiz gün Gençlik ve Spor Bakanımız Sayın Osman Aşkın Bak Eskişehir’deydi. Sayın Bakan yaklaşan yeni eğitim ve öğretim yılı öncesinde Türkiye’deki üniversite yurtları ile ilgili bilgiler verdi. Kredi yurtlara başvuru yapan hiçbir öğrencinin açıkta bırakılmadığını, bırakılmayacağını söylediyse de yine de bu rakamların yeterli olmadığını hepimiz biliyoruz. Böyle olunca yurtlara yerleştirilemeyen ve dışarıda kalan çocuklarımızın kaderi ne yazık ki apart ve özel yurt sahiplerinin insafına teslim…

Yukarıda sözünü ettiğim aile ile otobüste karşılaştım. Kendileri Afyon’da ikamet ediyorlardı ve çocuklarının biri Eskişehir’in en genç yüksek öğrenim kurumu Eskişehir Teknik Üniversitesi’nde okuyordu. Kendileri ile biraz sohbet ettik. Nereden gelip nereye gittiklerini sorduk. Sorduk sormasına da sormaz olaydık diyemeyeceğim zira iyi ki sormuşum. Bir gerçeği daha öğrenmiş olduk sayelerinde.

Pandemi döneminde 10 aylık sözleme bedelini ödemelerine rağmen 10 aylık ücret ödediklerini ancak apart sahibinin kendilerine hiçbir kolaylık göstermediğini anlattılar. Telefonda apart sahibi ile aylık 3 Bin 500 TL’ye anlaşmalarına rağmen gelip kayıt yaptıracakları zaman fiyatın 4 Bin 500 TL’ye yükseltilmesinden dolayı mağdur olduklarını anlattılar. Başka apartlara da gittiklerini acı gerçek olarak karşılarına aynı fiyatların çıktığını söylediler. Kendilerine sabah kahvaltısı, akşam yemeği gibi durumları sordum. Hiç biri yok. Kuru oda kirası hepsi bu. Birde bir apartta iki oda ve dört öğrenci kalıyor. Yani bir apartın çıplak kirası 18 Bin TL olmuş. Aile çocuklarının eğitimine ara vermeyi bile düşünüyor. Çünkü sadece kira olarak 4 Bin 500 TL ödedikten sonra çocuklarına gönderecekleri yiyecek, içecek ve diğer masraflar için aylık en az 3 Bin TL daha göndermelerinin mümkün olmadığından yakınıyor… Anne baba olarak boyunları bükük,“Biz neyse iki maaş alıyoruz biraz idare edebiliriz belki ama ya geliri olmayan, ya da asgari ücrete mahkum insanlar çocuklarını üniversiteye falan göndermeleri de mümkün değil” diye anlatıyorlar.

Ne kadar kolay değil mi? Böyle olunca ya çocuklarımızı bile bile okullarından alacağız ya da meşruiyeti tartışılan bazı gurupların insafına terk edeceğiz ve yetmedi çok sonra da dizlerimizi döveceğiz, tıpkı 15 Temmuz hain alçak ve şerefsiz kalkışma sonrası olduğu gibi… Bu denetimsizlik, kontrolsüzlük ve insafsızlık, ister istemez aileleri de çocuklarımızı da “denize düşen yılana sarılır” hesabı kaderiyle baş başa bırakmamızın önünü açıyor. Vatana, millete, devlete, insanlığa faydalı olsun diye saçınızı süpürge ederek, göz bebeğiniz gibi koruduğunuz evladınızı çaresizce birilerinin insafına terk etmek, marjinallerin avucunun içine bırakmak zorunda kalıyorsanız bunu neyle izah edebilirsiniz. Olay sadece apart sahiplerinin insafıyla değil, sorunları çözmesi gerekenlerin gayretiyle de doğrudan alakalı bir konudan söz ediyoruz. Eğer başka acılar yaşamak istemiyorsak gariban çocuklarına, “işçisin sen işçi kal” marşı söyletmek istemiyorsak, başka marjinal gurupların insafı ve merhameti ile işleri yürütmek istemiyorsak çok acilen çözüm üretilmeli…

Acı gerçekle yüzleşmek için evinizde üniversiteye giden bir çocuğunuzun olması gerekmiyor.