Bundan bir yıl önce Sayın, Mehmet Şimşek, Hazine ve Maliye Bakanlığına atandığında nasıl bir ekonomik program uygulanacağı belliydi. Kendilerinin de defalarca ifade ettiği gibi uygulanan bu ekonomik program büyümeyi önce yavaşlatacak sonra da durduracaktı. Sayın, Şimşek bunu defalarca anlattı. Büyüme rakamları olumlu açıklandığında iktidar mensupları yada iktidara yakın çevreler sevinçle büyümenin tanıtımını yaparken, Şimşek kenarda ve daha temkinli konuşuyordu. Uygulanan bu ekonomik programın işsizliğe yol açacağı çok açıktı. Şubat, mart, nisan aylarında işsizliğin azalması tamamen deprem felaketi nedeniyle inşaat sektöründeki hareketlilikten ileri geliyordu. Haziran ayında açıklanan işsizlik rakamı gerçeği gösterdi.

BİLGİLER PAZARLANIYOR
Emeği ve emekli maaşı ile geçinmeye çalışanlar, market fiyatlarından, pazar fiyatlarına kadar bütün fiyatları biliyor. Ekonomi yönetiminin, “En kötüsü geride kaldı. Ekonomide dengeler düzeliyor. Yakında düzlüğe çıkacağız” sözleri ise market ve pazar fiyatlarının yüksekliği karşısında, havada kalıyor. Siyasetçilerinde bu bilgileri pazarlaması bir anlam taşımıyor.

Sokaktaki insan ya da dar gelirli, emeği ile geçinmeye çalışan, kısacası eli taşın altında olanlar ‘Ekonomi düzeliyor’ şeklindeki söylemlere prim verecek durumu yok. Bıçağın gerçek anlamda kemiğe dayanmış gibi bir durumun olduğu görülüyor. Dün ETO başkanı Metin Güler de sosyal medya hesaplarından yazdı. Birçok konuda rakamlar vererek, karamsarlığını ortaya koydu. ESO Başkanı Celalettin Kesikbaş da, zaman zaman ekonomik gidişattaki durumu rakamlarla paylaşıyor. Kısacası tüm sanayici de ciddi bir karamsarlık var. Çarkların zor döndüğünden şikayet ediyorlar.

SONBAHAR HEDEFİ
Üretim kapasiteleri düştü. İç piyasada ciddi daralma var. Herkes sonbaharın sonuna kadar dayanmanın hesaplarını yapıyor. İşlerde açılma olmazsa, daha radikal önlemler alınacak. Çalışan sayısı düşürülecek. Eskişehirli işadamlarının bazıları, eskiden dertlerini anlatacak, siyasetçi bulabildiklerini, şimdilerde ise böyle siyasetçide kalmadığının altını çiziyorlar. Kriz ortamında ortada kaldıklarını hissettiklerini söylüyorlar.

ÜRETİMDEN KOPUŞ
Çiftçiler ise, en çok kuraklıktan yakınıyorlar. Üretimde bütün ürünlerde sorun yaşıyorlar. Bir taraftan kuraklık diğer tarafından üretimde kullandıkları malzemelerin fiyatlarındaki yoğun artış yaşıyorlar.İşçilik, ilaç, gübre, tohum bazında artış yıllık yüzde 200’lere denk geliyor. Çiftçide giderek üretimden kopuyor. Kırsal kesimde yangının büyüdüğünü söyleyebiliriz.

İşçiler, memurlar, emeklilerin durumunu herkes biliyor.Açlık sınırı asgari ücretin çok üstüne çıktı. Alım güçleri hızla düşmeye devam ediyor.

Esnafın durumunun da iyi olduğu söylenemez. Moraller bozuk, çalışmaya devam ediyorlar. İşyerlerinin ayakta kalmasına endeksli çalışıyorlar.

PİYASA ÇARKLARI
Bütün bu şartlar üst üste konursa, piyasa da çarkların tıkanmış olduğu görülür. Birde iflaslar dönemine girersek, durum daha da kötü hal alır. Tabii ki, bazıları ekonomiyi anlatırken, lüks araçlardan, lüks mekânlardan bahsediyor. Ama halkın durumu o halde değil. Onlar çok küçük bir azınlığı temsil ediyor. Ayrıca, toplum katmanları arasında uçurumun açılmaması gerekiyor.

KİTLESEL TEPKİLER
Türkiye’nin en büyük işçi sendikası Türk-İş sokağa indi. Mitinglere başladı. En büyük mitingini Ankara’da yapacağını açıkladı. Çiftçiler yolları kesmeye başladı. Türkiye’de çiftçi eylemi çok zor görünen bir eylemdir. Sendikalar yakında eylemlerini birleştireceklerini söylediler. Kısacası köy görünüyor. Kılavuza da gerek yok. Tedbir almaya ve halkın cebini rahatlamaya gerek var.