Bizim gençliğimizin şarkılarından. Pek çok insanın o zamanlar dilinden düşmeyen şarkıda zamanın pop sanatçısı Aydın Tansel şöyle sesleniyordu, “Günler aylar gelip geçer. Bitmez kâbus nice günler. Her yer her şey güzel huzur arıyorum. Kurtar beni demiyorum. Allah'ım ne olur sabır ver. Her yer her şey güzel hûzur yok içimde. Yaşanmaz oldu bu yerde. Ne olur Allah'ım kuvvet ver. Günler aylar gelip geçer. Bitmez kâbus nice günler. Her yer her şey güzel hûzur arıyorum. Kurtar beni demiyorum. Allah'ım ne olur sabır ver. Her yer her şey güzel kötü olan insanlar. Tüm kötülüklere karşı. Ne olur Allah'ım kuvvet ver...”
Her dönemin sıkıntıları kendisine göre elbette, ancak bugünlerdeki gibi değil. Değişen ve gelişen dünyada her şey ileri gideceğine geri gidiyor gibi geliyor bana. Örneğin demokrasimiz ileri mi gidiyor geri mi gidiyor? İnsani değerler, toplumsal kaygılar hemen hepsi sorgulanır durumda. Kimler kimlerle iş tutuyor inanın aklımız çok karışık…
2025 yılına girerken her şeyin 2024’den daha iyi olacağını umut ediyorduk. Heyecanla, aşkla şevkle bekledik 2025 yılını… Ocak, Şubat, Mart, Nisan Mayıs derken Haziran ayının bile sonuna geldik. 2025 yılında umduklarımızı bulmayı bırakın sanki her şey biraz daha geriye gitti. Ama o da ne tam bir kabus yaşıyoruz. Ekonomide yaşadıklarımızın üzerine Ortadoğu da dökülen kanın durmasını beklerken etrafımız tam olarak ateş çemberine döndü. Suriye rejimin çökmesinden sonra dökülen kanın durması beklenirken Gazze de yerlerinden yurtlarından edilen insanların üzerine bombalar yağarken hayatını kaybedenlerin sayısı 55 bini yaralıların sayısı da 150 bini geçti. İçerideki siyasi iklimi anlatmaya gerek bile yok. Sık sık makas değişikliği yaşayan siyasetin gerilimi toplumu da germeye devam ediyor.
Her şey güllük, gülistanlık olacakken insanları huzursuz eden nedir acaba? Gerçekten insanların sabrı taştı taşacak.
Haziranın sonuna geldik, Temmuz’da gelip geçer de özellikle emeklilerin, asgari ücretlilerin hali ne olacak derseniz? 50 TL’yi geçen benzin, 55 TL’yi geçen mazot fiyatlarının gölgesinde, Terör devleti İsrail’in İran’a saldırısına ABD’nin eşlik etmesi bizim için hiç de hayırlı sonuçlar vereceğe benzemiyor. TÜİK rakamları ile belirlenecek olan enflasyon rakamları üzerinden gerçekleşme ihtimali yüksek emekli maaş artışları ile milyonlar yine tam bir hayal kırıklığı yaşayacak gibi görünüyor. Hadi 2025 yılının ilk yarısını geçtik de ikinci yarısında umutlarımızı yeşertmek isterdik. Ancak tablo hiç de iç açıcı görünmüyor. 22 Bin 104 liralık asgari ücret ve 14 Bin 469 liralık en düşük emekli maaşıyla yılın ikinci yarısı nasıl geçer kestirmek bir hayli zor. Akaryakıttaki fiyat artışı demek iğneden ipliğe her şeye zam demek. Yılın ikinci yarısında emekli ve asgari ücretli için beklenen zamlar yapılır mı?
Hatırlarsanız geçtiğimiz günlerde “tanesi 10 lira” haberi üzerinden Eskişehir kamuoyunda yaşanan tartışmalar alıp başını gitmişti. Kilosu 600 lira olan kirazın tanesinin 10 liraya yakın olmasından farklı ne olabilirdi ki? Ama öyle değil. Mevsimi olmasına rağmen sebze ve meyve fiyatlarında siz bir düşüş görüyor musunuz. Bir taraftan akaryakıt fiyatlarındaki artışlar, diğer yandan mevsimsel olarak yaşanan olağanüstü don olaylarının üretimde sebep olduğu zararların bugün için telafisi mümkün görünmüyor. Örneğin limon, erik ve benzeri ürünlerdeki artışların sebebi akaryakıt fiyatları ile üretim yetersizliğinden başka ne olabilir?
Doğrusu “günler aylar gelip geçer”de bu kabus biter mi? Herkes gibi ben de merak ediyorum…