Her küresel krizin faturası da, her yerel krizinde faturası kim ne derse desin vatandaşa çıkıyor. Meşhur hikayede olduğu gibi…Kurt kuzuyu yemeye niyetlenince derenin alt başından su içen kuzudan suyu bulandırmamasını istemiş ya… Ortadoğu’da savaş patlar petrol fiyatları yükselir bunun yansıması vatandaşın cebine olur, içeride birisi birisine kitapçık fırlatır, döviz yükselir, devalüasyon olur faturayı yine vatandaş öder. Büyük şair sözün ustalarından Abdurrahim Karakoç üstadın söylediği gibi, “Cümle şelek garibanın sırtında!”

Ortadoğu da savaş hiç eksik olmadığı için artan petrol fiyatları bizim gariban emeklinin, asgari ücretlinin dar ve sabit gelirli kesimlerin sofrasındaki ekmeği küçültmek için hep bahane olmuştur. Olmaya da devam edecek gibi görünüyor. İsrail’in İran’a yönelttiği saldırıların ardından ABD’de İran’ı vurunca tavan yapan küresel piyasalardaki ham petrol fiyatlarının yansımasının bizim iç piyasamıza, “Cumhuriyet tarihinin en yüksek zammı” olarak nitelendirildiğini biliyoruz. İsrail-ABD-İran üçgenindeki savaşın sebep olduğu büyük zammın ardından ateşkes ile düşmeye başlayan fiyatlar piyasalara yansıyacak mı?

Bu eleştirileri emin olun ben kafamdan yapmıyorum. Sokaktaki vatandaşın değerlendirmesi de böyle.. Nereden mi biliyorum? Çünkü sokakta yaşıyor ve orada hayatın içinde bulunuyoruz. Akaryakıt ile direk ilgisi olmayan bir dostum önümü kesip sordu; “Savaş bitti petrol fiyatları düşüyor, yapılan zamlar da geri alınacak mı?” Tabi ki sorunun muhatabı da cevap vermesi gerekeni de ben değilim. Ama eskilerin tabiri ile “kaşıkla verip kepçeyle geri almak” veya, “kaşığın ucuyla verip sapıyla göz çıkarmak” sadece bugünü değil geçmişi de en güzel anlatan ifadeler olsa gerek. Hakikaten ben de merak ediyorum, “Petrol fiyatları arttığında zammı bekletmeyenler, fiyatlar düşerken neden ağırdan alıyorlar?

İnternet ortamında gezinirken dikkatimi çeken bir haber vardı. Merkez Bankası’nın vatandaşın “Enflasyon beklenti anketi” sonuçları açıklanmış. Piyasa yapıcılara sormuşlar, “Haziran ayında enflasyon beklentiniz nedir?” diye…

Haberin özeti şöyle; “Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), piyasa katılımcıları, hane halkı ve reel sektörün 12 ay sonrası enflasyon beklentilerini ölçmek amacıyla düzenlediği "Sektörel Enflasyon Beklentisi" anketinin haziran ayı sonuçlarını açıkladı. 2025 yılı Haziran ayında, 12 ay sonrası yıllık enflasyon beklentileri önceki aya kıyasla düşüş gösterdi. Piyasa katılımcılarının beklentisi 0,5 puan gerileyerek yüzde 24,6'ya, reel sektörün beklentisi 1,2 puan azalarak yüzde 39,8'e, hane halkının beklentisi ise 6,9 puan düşüşle yüzde 53,0'e indi.”

Haberin ayrıntılarına girmiyorum bile. Yüzde 1 civarında Haziran ayı enflasyonu açıklamasının çok da sürpriz olmayacağını tahmin ediyorum. 2024 yılı Kasım ayında TÜFE yüzde 2,24 oranında artan enflasyon, nasıl oluyorsa Aralık 2024 de birden bire yüzde 1.03’e düşüyor. Şimdi aynı durumun bir benzerini haziran ayında yaşamayacağımızın bir garantisi yok. Zaman ve hedef ayarlı enflasyon bu olsa gerek… Uygulanan OVP (Orta Vadeli Program) ne hikmetse Ocak ve Temmuz ayları geldiğinde hedefi ıskalamıyor. Bugünden şuna eminim enflasyon rakamları şartlar ne olursa olsun 2025’in sonuna geldiğimizde yirmili rakamlarda kalacak. Çünkü her defasında ,”En zoru geride kaldı” diyen ekonomi yönetiminin beklentisi o yönde…Her dönemde sebepler de sonuçlar da değişmiyor.