60 yaşımızı aştık. Bu yaşımıza kadar tıkır tıkır işleyen bir ekonomi görmedik. Çocukluğumuzda, gençliğimizde ekonomik krizleri takip etmekle geçti. Bu takip etme durumu devam ediyor. Eskişehir’in muhalefet milletvekillerinden birisi, düzenin değişmesini istemiş ya, onun açıklamalarını okurken aklıma bu geldi. Geçenlerde, sağ iktidarlarla koalisyon ortaklığı yapan aslan sosyal demokrat bir başbakan yardımcısı iki gün Eskişehir’de ağırlandı. O başbakan yardımcısının görevli olduğu yıllarda Eskişehir’de önemli iki devlet kurumu özelleştirdi. Türkiye’ye örnek olan o iki kurumdan biri yıllardır kapalı duruyor. Konuşmak kolay ama, yapmak yani icraat zor bir iştir.
İŞİ BİLMEK LAZIM
Mesela, İstanbul'un benimde çocukluğumda yakından tanıma fırsatı bulduğum rahmetli belediye başkanı Aytekin Kotil başkan seçildiğinde başından geçen bir ansını meslek büyüklerimize şöyle anlatmıştı:” Göreve geldikleri ilk haftalar ve aylarda şehirden yoğun su kesintisi şikayetleri geliyormuş. Suların programlı veya programsız sık sık kesilmesinden şikayet ediyormuş İstanbullular. Aytekin Bey ve ekibi soruna kısa sürede nasıl çözüm bulabileceklerini düşünürken şikayetlerin giderek azaldığını fark etmişler. İlginç olan şu ki, şehre verilen su miktarı artmadığı halde şikayetler bitmiş. Su Müdürü demiş ki: ”Efendim sesi daha çok çıkan semtlere daha çok su veriyoruz, sesi daha az çıkanlara daha az su veriyoruz. Her hafta bakıyoruz sesi kimin daha çok çıkıyor. Onun suyunu arttırıp sesi az çıkanın suyunu azaltıyoruz. Böyle böyle şikayetleri epey önledik. Şikayetler yine var ama o görece fakir semtlerin sesleri duyulmadığı için sorun çözülmüş gibi görünüyor.”
DÜZEN NASIL DEĞİŞECEK
Ecevit’in 1980 öncesinde iktidara geldiği yıllarda seçimin temel sloganı” Tek yol, oy’ du. Gençlerin cevabı da milli demokratik devrim ya da tek yol devrim sloganıydı. İlimiz milletvekili düzenin değişip, adaletin gelmesini istiyor. Geçen Eskişehir’e gelen ve belediyecilik semineri veren Çiller döneminin başbakan yardımcısı, Eskişehir’de iki önemli devlet kurumunu özelleştirilmesine imza attı. 5 Nisan kararları, bugünkü sıkıntılarında temelini oluşturuyor. Orada da bu şahsın imzası bulunuyor. Milletvekilimiz gibi enflasyona takmanın da bir mantığı yoktur. Bugünde enflasyonun düşürmeye odaklanarak, yanında ortaya çıkan bütün kusurları kabul ediyoruz. Çocuğumdan veya gençliğimden bu yana 10-15 yılda bir aynı şarkıyı dinliyoruz. Ekonominin sorumluları değişiyor, şarkı değişmiyor.
Bu yılın sonunda enflasyonun 25-230’larda olacağı öngörülüyor. Faizi yükseltirsin, ekonomi fren yapar, enflasyon düşer. 2028 Mayıs ayında seçim var. 10 ay öncesinden seçim ekonomisine merhaba diyeceğiz. Enflasyonun düşmesi için, bugünden başlayan sıkıntılar, boşuna yapılmış olacak. Bu arada işsizlikte tavan yapacak. Bence en önemli gösterge budur. Ekonomik krizler, mücadele derken, 10 yılda bir aynı şekilde başa dönüyoruz. Tekrar aynı şeyler tekrar ediliyor. Aynı şeyleri yapıp farklı sonuç ortaya çıkarmaya çalışıyoruz. Yaşlar geçiyor. İşte, 60’a geldik.
NEYİ YANLIŞ YAPIYORUZ?
Kimler geldi, kimler geçti, Seçim ekonomisi, ülkemizin değiştirilemez temel gerçeğidir. Anayasamızın yazılmamış değiştiremez maddesi gibidir. Faiz, büyüme, enflasyon hepsi ile oynanır ama 2027 geldiğinde hiçbir güç seçim ekonomisini durduramaz. Ekonomimizi bu duruma hazırlamalıyız. Seçim ekonomisi sahasına girinceye kadar, ekonomiyi olabildiğince güçlendirmemiz gerekir. Kısacası, işsizlik, büyüme, rekabetçilik konularında kötü durumdayken enflasyona odaklanıyoruz hata budur. Almanya, Japonya, Kore, Çin, tüm bu ekonomiler büyük atılımlarını üretimlerini ile yaptılar. Talebi kısarak değil, arzı artırarak fiyat artışlarını engellediler. İthal tüketim ürünlerini gümrük vergisi politikaları ile kısıtladılar. Enflasyona kafayı takmayalım.