Önümüzdeki seçim elbette Türkiye için önem taşıyor. Çok partili yaşama geçtikten sonra yapılan her seçim önemlidir. Ancak, dijital çağda yaşıyoruz. Ülkenin içte ve dışarıda başarısında uluslararası ilişkiler önemlidir. Türkiye için Atatürk’ün aramızdan ayrılışı gerçek bir milat olmuştur. Milli Mücadelede batıya kafa tutan Türkiye ve de sonrasında Atatürk ile başı dik insanların yaşadığı Türkiye, kurucusunun ölümü ile yine batının cephesine geçmiştir. Atlantik politikalarına mecbur bırakılmıştır. Bugün bu durum daha iyi anlaşılmaktadır. En son olarak İsveç’in NATO’ya kabul protokolü, CHP’nin de benimsemesiyle meclisten geçerek, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından onaylandı. Ortaya çıkan durum milliyetçi kesimler ile Atatürkçüler içinde tartışılıyor.
1950’den sonra ülkeyi yöneten iktidarlar, Kore Savaşına Türk askerini yollayarak, Türkiye’nin NATO’ya girmesini sağladılar. Her şeyden önce Atatürk batıcı değildi. Kurtuluş Savaşı başlarında, Atatürk batıcı bir çözüm olduğunu düşünseydi, 1919’da Anadolu’ya değil, Damat Ferit Paşa gibi Paris Barış Konferansına gider, galip müttefiklere dert anlatmaya çalışırdı. Hadi bu olmadı. Bu kez Sivas Kongresi’nde de savunulan Amerikan Mandacılığını kurtuluş reçetesi olarak ilan ederdi. Türkiye batılılarla göğüs göğüsse mücadele ederek Lozan’a ulaştı. Atatürk Devrimciliği böyle doğdu.

RUSYA ÖNLERİNDELER
Biz Çanakkale’yi batılı ordularına geçirtmedik. Bir anlamda Rusya da kurtuldu. Batılılar boğazlara ulaşamadıkları için Rusya’yı ele geçiremediler. Rusya’da rejim değişti. Batılıların planları suya düştü. Kurtuluş savaşı yıllarda da, batılılardan Çanakkale geçilmediği için kurtulan Rusya Türkiye’nin kurulmasına ve milli mücadeleye destek verdi. Her şeyden önce tarihsel zorunluluklar Türkiye ve Rusya’yı yan yana getirmiştir. İki devlet o yıllarda teslim olsalardı. Dünyanın haritası bugün başka olurdu. Tarih başka yazılırdı. Bir asır sonra bugünlerde, bazı ülkeleri Rusya'ya karşı kışkırtma çabasına tekrardan girdiler. olduğunu aktardı. Kafkasya, Kırım ve Ukrayna’da para ile avladıkları bazı 'serserileri' Rusya’ya saldırtıyorlar. Rusya ve Türkiye’yi kuşatmak için NATO’yu Doğu’ya doğru genişletmeye çalışıyorlar. Öbürlerinin NATO sevdası bir anlamda anlaşılabilir. CHP’nin ise anlaşılmaz. CHP, sosyal demokrat eğilimler nedeniyle savrulmaktadır. Meclisin İsveç kararı Türkiye’nin çıkarlarıyla ilgisi yoktur.
Bizler Türk insanı olarak, Milli Mücadele de, bir anlamda da Pax Amerikana ile savaştık. İsveç kararının Türkiye’nin menfaatleriyle, bağımsızlığıyla, modern ulus olarak var olma mücadelesiyle, mazlumlar dünyasının yanında olmakla hiçbir ilgisi yok. Hatta bunların kökten inkarıdır. Bir anlamda Atatürk Devrimciliğinin inkarıdır. Pax Amerikana ilkeleriyle yazılmış bir saldırganlığın yanında olmak. 'Para ile avlanan serserilerin' yanına düşenler, kendilerine Atatürkçü diyemezler. Atatürkçülüğün gereği bu oylamada 'hayır' demekti. İsveç oylamasında,TBMM'den 1 Mart 2003 tezkeresinde olduğu gibi onurlu bir yaklaşım kesinlikle beklemiyorduk. ABD, F-16'nın cıvatasını dahi vermeyecektir. Mukaddes Kuran'ımızı yaktıran, askerlerimizi şehit edenlere silah veren bir yapının desteklenmemesi gerekiyor.

SOSYAL DEMOKRATLIK BUDUR
CHP'nin NATO yanlısı politikalarının sosyal demokrat özentilikten kaynaklanıyor. Bilinçlerinden sosyal demokrasiyi temizleyemeyenler NATO'dan kopamaz. Tüm dünyada Sosyal demokrasi bugün emperyalist sistemin en saldırgan politikalarının sonuçlarını takip ediyor. Sosyal demokrat politika Amerikan birliklerinin Suriye'den çekilmemesi gerektiğini savunuyor. Amerika, başta Türkiye ve Suriye’deki terör grupları başta olmak üzere, dünyada tüm terör gruplarını açıktan destekliyor. Batının Rusya'ya ve gelişen dünyaya ekonomik, diplomatik tüm araçlarıyla doğrudan ve Ukrayna üzerinden silahla saldırmasını öneriyor. Toplumumuzun başta da kendisine Atatürkçü diyenlerin sosyal demokrasi konusunda aydınlanmaya ihtiyacı var.

BİZİM VEKİLLER
Geçtiğimiz günlerde CHP’nin Eskişehir milletvekillerinde NATO oylamasına ‘Evet’ dediklerini belirterek, İbrahim Arslan’dan ‘Hayır’ beklediğimi ama bunun gerçekleşmediğini yazmıştım. Geçtiğimiz günlerde bir toplantıda karşılaştığım milletvekilimiz Arslan,” Ben ‘Evet’ demedim. O oturuma katılmadım. NATO’ya ‘Hayır’ oyu verecek milletvekillerimize CHP yöneticileri oylamaya katılmayın dedi. Bende katılmadım. Konu grupta görüşülürken, hayır denmesi gerektiğini söyledim. Olağanüstü günler yasadığımız için olayı katılmayarak noktaladım” dedi. Okuyucularımızın bilgisine sunulur.