Filozof demiş ki, "Paranın çok olduğu yerde erdem az olur, çünkü para insanla hedef arasına girer ve o hedefleri onun için elde eder: o parayı elde etmek ise büyük bir erdem değildir."
Özal’dan önce çok paralı insanlar siyasete ilgi duymazdı. Hatta başımıza iş gelecek diye korkarlardı. Milletvekili olmak isteyenler, kendi seçim bölgelerinde parti üyelerinin, parti tabanının ayağına giderek çalışırlardı. Şimdi iş tersine döndü. Milletvekili veya belediye başkanı olmak isteyenler, partilerin genel merkezilerini aşındırıyor. Genel başkana ve çevresindeki ekibe yakın durmaya çalışıyorlar. CHP ise iki genel merkez olunca, adaylar İstanbul ile Ankara arasında mekik dokuyor. Eskiden adaylar kendi seçim bölgelerinde sözler vererek seçilirlerdi.
VARDAR’A KARŞI MÜTEAHHİT
1980’li yılların sonunda bir Eskişehirli olarak Eskişehir’e yerleşme kararı vardığımda, Sezai Aksoy’un belediye başkanlığı süresi doluyordu. Yani, ufukta bir belediye seçimi vardı. O zaman CHP yoktu. SHP vardı. Eskişehir Büyükşehir Belediyesi kavramı ile de tanışmamıştı. Eskişehir’e yerleşerek, Milliyet Bürosunda çalışmaya başladığım da, SHP’de ön seçim vardı. Üç belediye başkanı yarışacaktı. Yarışacaklardan birisi de Selami Vardar’dı. SHP’ye yakın gazeteci arkadaşlarıma, Eskişehir’de yaşayanların Selami Vardar’ı istediğini söylediğimde “ O çok yaşlıdır. Başkanlık dönemini bile tamamlayamaz. Ön seçimde şansı da yok” dediler. Bende onların eskiden bu yana Eskişehir’de olduklarına güvenerek, haklı olabileceklerini düşündüm. Eskişehir’de solcu gazeteciler, parti içinde Selami Vardar’a karşı, bir müteahhidi destekliyorlardı.
NEBREKLİ
Ön seçim oldu. Selam Vardar’ın tozuna yetişemediler. Vardar dışındaki iki aday ön seçimde görülmediler. Vardar, koltuğa oturdu. Başarılı bir belediye başkanlığı da yaptı. Vardar dönemi sona erdiğinde Cindoruklu bir milletvekili tablosu ortaya çıktı. Eskişehir Büyükşehir Belediyesi oldu. Alt belediye unvanı ile Odunpazarı ve Tepebaşı ilçeleri kuruldu. CHP baraj altı kaldı. DSP ortaya çıktı. DSP’nin adayı da Sadi Nebrekli idi. Başka şehirde yaşayan bir Eskişehirli olarak seçim çalışmalarına geldi. O zamana bende Nebrekli ve DSP gerçeğini okuyamadım. DSP’nin Nebrekli ile varlık göstereceği aklıma gelmedi. O dönemde yine Milliyet de çalışmaya devam ediyordum. Milliyet’in Eskişehir’e seçimi yazmak için gelen ünlü yazarları ile her partiyi buluşturduğum halde bu yazarları seçimi okuyamadığım için Nebrekli ile buluşturmadım. Sonunda Nebrekli gitti geldi. Çok az farkla seçimi Aydın Arat aldı ve ilk Büyükşehir Belediye Başkanı unvanına sahip oldu. Arat’ın ömrü beş yılı tamamlamaya yetmedi. Önemli görevler yaptı mekânı cennet olsun. Eskişehir’de yaşayan bazen önündeki gelişmeleri okuyamıyor. Bir körlük oluşuyor.
25 YIL BAŞKANLIK
Yılmaz Hoca 1999 da kazandığında, 25 yıl başkanlık yapacağına kimse ihtimal vermiyordu. Rektörlükten de ayrılmak zorunda bırakılmıştı. Bırakılmasaydı, yaş haddi dolasıya kadar o görevi yapardı.Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu ve ikinci kez kazanan görülmediğini söylediklerinde, rektörlük dönemini yorumlayarak,” Yılmaz Hoca istediği kadar başkanlık yapar. İstemediğinde bırakır” demiştim. Yılmaz Hoca’nın başkanlığı bırakması da rektörlüğü bırakması gibi oldu. CHP genel merkezinden kaynaklandı. Yoksa Yılmaz Hoca devam edecekti. Baktı olmuyor, hür iradesi ile Ayşe Ünlüce’yi seçti.
İKİ AK PARTİ VAR
Yılmaz Hoca, Ünlüce’nin arkasında duruyor. CHP’lilerde Ünlüce’yi benimsediler. CHP’nin Eskişehir’de yerel seçim de görünürde bir ittifakı yok. Ama merkez sağ diye nitelendirilebilecek, eski partilerden DP ile ANAP’ın bir bölümünün de destek verdiğini sahada görüyorum. Cumhur ittifakının adayı Nebi Hatipoğlu’nun, ittifakının MHP kanadı ile daha iyi anlaştığını düşünüyorum. AK Partiyi iki aşamada değerlendirmek gerekiyor. 15 Temmuz öncesi ve sonrası dönem olarak, değerlendirmek gerekiyor. MHP’de 15 Temmuz dönemden sonraki AK Partiye destek verdi. Eskişehir’de AK Parti içinde akılları 15 Temmuzdan öncesinde kalanlar olduğunu düşünüyorum. Bu düşünde de olanlar, Hatipoğlu’na da zarar veriyor. Partinin en yetkisi ‘heykeller ‘ konusunda, konuşuyor. Turistlerin, heykelleri ve kenti görmeye geldiklerini unutuyor. Başka ilde olsalar, belki o ildeki halk bunları anlayacak. Eskişehir’in sosyolojik yapısı, 15 Temmuz öncesinde aklı kalanlara uygun değil. Heykelleri, tiyatroları, senfoni orkestrasını akla takarsan, nal da toplarsın. Sosyolojinin bir bilim olduğu unutulmamalıdır. İki adaylı bir yarış başladı. Ünlüce kadın olma ayrıcalığını da kullanıyor. Ancak, şunu söylemek gerekiyor. Çok çalışan kazanacaktır. Kendini halka bakalım kim anlatacak?