Türkiye’de özellikle tarım sektöründe üreticilerin ne büyük şikayeti üretim maliyetleri. Üretim maliyetleri yüksek enflasyonun etkisiyle sürekli artarken üreticinin elindeki ürünün fiyatının maliyetleri karşılayamaz hale gelmesi gerçekten büyük sorun. Özellikle tahıl ürünlerinde piyasa yapıcı olarak devletin resmi kurumu olan TMO’nun belirlediği fiyatların üreticiyi memnun etmediğini görüyoruz. Örneğin mısır taban fiyatlarının ton başına 6 bin lira olarak açıklanması mısır üreticisini adeta isyan ettiriyor. Üreticiler diyorlar ki; “Son bir yılda mazota yüzde 100, gübreye yüzde 100 zam yapılırken, dolar yüzde 50 artmışken mısırın taban fiyatına sadece yüzde 5,5 oranında zam yapılması asla kabul edilmez.” Üreticiler ton başına 9 bin TL beklerken 6 bin TL ile adeta büyük bir hayal kırıklığı yaşamışlar. Yetkililer, her defasında üreticiye ekip biçme çağrısı yapmalarına rağmen ekip biçme için gerekli destek konusunda hep bir adım geride kalıyorlar. Böyle olunca da ekip biçen insanlarımızın motivasyonu sürekli düşüyor.
Bir kere tarım sektöründe çalışmak başlı başına bir sıkıntı. 7 gün 24 saat çalışmayı gerektiriyor. Tarlayı süreceksin, ekime hazır hale getireceksin, tohumu tarlaya atacaksın, gübreyi vereceksin, sulayacaksın, bekleyeceksin, ürünü takip edeceksin, hasadını yapacaksın pazara götüreceksin vesaire vesaire… Bir dakikası boş geçmeyen bir çalışma düzeni. Emek istiyor, gayret istiyor… Adeta çocuk büyütür gibi ürünün gözünün içine bakıyor…
Sadece üretici açısından mısır değil. Sebze üreticileri de benzeri maliyet artışlarından şikayetçi. Geçtiğimiz günlerde Sakintepe taraflarında sebze üretimi yapan bir dostumla konuşma imkanı buldum. Akaryakıt, gübre, sulama, işçi maliyetlerinin yüksekliğinden şikayet ederek, “Her yıl birkaç dönüm yer kiralıyorum. Kendi toprağım değil. Oraya bir sürü yatırım yapıyorum. İlk kez bu yıl ekip kaldırdığım alanı küçülttüm. Gerçekten maliyetlere dayanılacak gibi değil. Bir işçinin günlük yevmiyesi 400 TL. Daha bunun yemeği, çayı var, ulaşımı var. Kimse bize “Sen ne üretiyorsun, neye mal ediyorsun” diye soru sormuyor. Herkes pazardaki yüksek fiyatlardan şikayet ediyor. Fiyatların yüksekliği sadece arz talep dengesinden kaynaklanmıyor. Senin traktörün, çapan arızalandığı zaman ödediğin yedek parça, ustalık parası nedir diye sormuyor. Gerçekten son bir yılda akaryakıt ürünlerine gelen zamların maliyetlerimizi çok çok yükselttiğinin kimse farkında değil. Sonra işin faturasını herkes üreticiye kesiyor” diye dert yandı.
Birkaç saat tarlasında oturduk gerçekten kısa sürede ekip biçmenin ne kadar meşakkatli olduğunu yakından gördük. Bu şartlarda emeğinin karşılığını alamayan üretici ne yapacak? Ya ekip biçmekten vaz geçecek, ya da emeğinin karşılığını en azından maliyetlerini karşılayabilecek bir para kazanacak?
Gördüğümüz ve anlamaya çalıştığımız manzaranın özeti, “Yüksek enflasyon sadece tüketiciyi değil aynı zamanda üreticiyi de vuruyor” diye yapılabilir. Ekende, tüketen de rahatsız böyle bir düzen içerisinde üretenden çok fazla verim beklemek, “ekilmedik bir santimetrekare toprak parçası kalmayacak” diyerek insanları motive etmeye çalışmak beyhude bir çabadır. Hiç kimse emeğinin karşılığını alamadığı bir işi yapmak istemez, yapmaz.
Önemli olan ekip biçen üreticinin sürdürülebilirliğini sağmak gerek. Mevcut düzende köylüyü kırsal alanda tutmak öylesine zor ki. Sorunlara kulak tıkanarak adeta üreticiye “sen ekip biçme” deniliyor.