Yaklaşık 10 gün önce tam da yıllık izne çıkmayı düşündüğüm günlerde kendimi birden bire hastane koridorlarında buldum. Buna tam da “neye niyet neye kısmet?” denir. Ne diyor Kanuni Sultan Süleyman, “Halk içinde mu’teber bir nesne yok devlet gibi olmaya devlet cihânda bir nefes sıhhat gibi!” İşte sağlık böyle bir şey… Hastane koridorlarında dolaşırken canımızın yandığı dakikalarda kendimizi teselli etmek için, “El çek tabip sinem üstünden. Sen benim derdimi bile bilmezsin. Yarem yürektendir yoktur ilacın. Sen benim yaremi sarabilmezsin “ türküsünün sözlerini tekrar ettim…

Arada bir de merhum Volkan Konak’ın o yanık sesi ile kendisine çok yakışan, “Hastane önünde incir ağacı. Annem ağacı. Doktor bulamadı bana ilacı. Annem ilacı. Baştabip geliyor zehirden acı. Annem oy acı. Garip kaldım yüreğime dert oldu. Annem dert oldu. Ellerin vatanı bana yurt oldu. Annem yurt oldu” diye seslendirdiği türküyü de hatırladım kendi kendime…

Bu süreçte zaman zaman çok acımasızca eleştirilen sağlık sisteminin aslında ne kadar kıymetli ve lüzumlu olduğunu bir kere daha anladım. Önce Acil Servis’teki Asistan doktor, ardından kan alma, ardından tomografi ve müdahale odası derken imdadımıza Doç. Dr. Mustafa Sungur hoca yetişti. Sabırlı, güler yüzlü ve işlerini layığı ile yapmaya çalışan sağlık personelini de anlamak gerek. Onların sabırlarına, anlayışlarına gerçekten bir hasta olarak hayran oldum. Her biri birbirinden kıymetli sağlık çalışanlarımızın fırsat verildiğinde, anlayışla karşılandığında neler yapabileceklerini yakından test etme imkanı buldum. Başta sağlığıma kavuşmamda büyük katkısı olan süreci baştan sona kadar bizzat kendisi yürüten çok değerli Üroloji Uzmanı Doç. Dr. Mustafa Sungur hocam olmak üzere Üroloji Servisi’nin tüm çalışanlarına, temizlik görevlilerinden, oda destek ekibine, özel güvenlikten sekreterlik birimine kadar emekleri için çok teşekkür ediyorum. İyi ki varlar…

Bu arada rahatsızlığım dolayısıyla yakın ilgilerini esirgemeyen Gazetemiz ve Sitemizin imtiyaz sahibi Sevgili Hakan Kaymak’a, Genel Koordinatörümüz İlker Gökce’ye gazetemizin ve sitemizin çalışanı bir birinden değerli mesai arkadaşlarıma ve 2Eylül ailesinin her bir ferdine de sevgi ve muhabbetlerimi iletiyorum. Rahatsızlığımı duyduktan sonra bizzat ziyaretime gelen, telefonla arayarak destek olan eş dost ve arkadaşlarıma da ayrıca teşekkür ediyorum.

Şunu da hemen belirtmeliyim ki bu süreç benim hayatımdaki ilk hastane deneyimimdi. Bugüne kadar hastane kapılarına sadece ziyaret için gitmiş, birkaç basit tahlil için uğramış birisi olarak bizatihi bu defa ortamın tam merkezine oturma deneyimi de yaşamış olduk. Hastane odasından veya penceresinden hayatın çok farklı göründüğüne tanıklık etmiş oldum. Hastane koridorları insanı bir hayli duygusal bir ruh haline sokuyor. Bir başka hastayı gördüğünüzde üzülüyorsunuz, kendi durumunuzu unutuyorsunuz ve çevrenize karşı kendinizin çok güçlü durması gerektiğini de fark ediyorsunuz. Hastalar arasında gizli bir dayanışma ruhunun varlığını fark ediyorsunuz. Ameliyata giden her bir hasta için herkesin hayır dualar gönderdiğine tanıklık ediyorsunuz. Özetle insan olduğunuzu fark ediyorsunuz, insani duygularınız kabarıyor. Her ameliyattan dönenin durumunu merak ediyor ilk bilgileri siz alıyorsunuz. Ve hasta odalarındaki kısa süreli dayanışma ile unutulmaz dostluklar kuruyorsunuz. Sanki 40 yıldır aynı kulvarın insanlarıymış gibi muhabbet sofralarına oturuyorsunuz…

Kısacası varlığı ile bizlere güç veren sağlık ordusunun gölgesinde hayat bir başka renkli, bir başka güzel geçiyor.