Eskişehir şöyle bir silkelendi… Balıkesir Sındırgı’da deprem olduğu saatlerde şehir dışındaydım. Önce oğlum Semih, ardından kızım Hatice peş peşe aradılar. Onların aradığı dakikalarda biz kaldığımız otel restoranında depremi çoktan hissetmiş ve sallanan camlara yorum yapıyorduk…
Eskişehir’in belirli bölgelerinde şiddetli bir şekilde hissedilen depremin merkez üssü kısa bir süre sonra açıklandı. Deprem Balıkesir’in Sındırgı ilçesinde akşam saatlerinde meydana gelen ve büyüklüğü 6.1 olarak açıklanan depremde çok sayıda bina yıkılırken bir vatandaşımızın da hayatını kaybettiğini sonradan öğrendik.
Doğrusunu isterseniz bundan yaklaşık 10 gün önce Rusya da meydana gelen ve büyüklüğü 8.8 olarak açıklanan depremde bir kişi bile hayatını kaybetmezken bizde hala küçük sayılabilecek depremlerde bile can kaybı yaşanmasını bir vatandaş olarak ben içime sindiremiyorum.
Şöyle geriye dönüp bir bakalım… Her depremden sonra İstanbul depremini sorguluyoruz ama bu konuda ne yapıyoruz? Örneğin Eskişehir’de deprem kayıplarını en aza indirmek için yapı stokunun yenilenmesi için hangi adımları atıyoruz? Çok tartışılan kentsel dönümle ilgili neler olup bitiyor?
Bu soruların cevaplarına ben ulaşamıyorum ulaşabilen varsa bunu açıklasa çok sevinirim. Siyasetin gündemi “boş işler!” Meşguliyetleri delege seçimleri ive vidanjör meselesinden ibaret… Ucuz siyaset büyük sorunları ıskalıyor gerçek bu… Kimse yoğurdunun ekşi olduğunu kabul etmiyor. Bir önceki yazımda gündemi hatırlattım. Zannedersiniz ki “harikalar kumpanyası!” Ortada şehrin ve ülkenin gerçekleri ile örtüşen bir şey yok. Esnafın da, çalışanında derdine derman olacak tek kelam edilmiyor. Hep bir tencere siyaseti. “Tencere dibin kara, senin ki benden kara” tekerlemesine uygun yuvarlanıp gidiyoruz.
Yahu uzmanlar Eskişehir için uyarı yaparken “Hatay benzetmesi” yaptılar. Yani 6 Şubat depremlerinde Hatay’daki yıkım depremin merkez üssündeki yıkımdan çok daha büyük olmadı mı? Belki Eskişehir için görünürde bir tehlike ve tehdit yok gibi algılansa da Eskişehir Allah korusun çevresinde olabilecek herhangi bir depremden çok olumsuz bir şekilde etkilenecek yapı stokuna sahip bir kent. Dolayısıyla depremi hiç unutmadan, siyasi çıkarlarımızı bir kenara bırakarak bu şehri sevdiğini söyleyen aktörlerin harekete geçmesi gerekir. Arama kurtarma ekipleri kurulabilir, toplanma bölgeleri belirlenebilir. Hatta çadır ve konteynır stoku da oluşturulabilir. Bunların hiç birisi depreme hazırlık senaryosunun çok önemli bir parçası değildir. Önemli olan insanların güvenle oturabilecekleri, hayatlarını muhafaza edebilecekleri güvenli konutlara sahip olmasıdır. Bugünden yarına yapılması gereken budur. Bu şehrin her bir yapısını dirençli hale getirmek bu şehrin aktörlerinin birinci ve asli görevidir.
Üç devlet üniversitesi ile Türkiye’nin pek çok şehrine fark atacak kapasiteye sahip Eskişehir’de bilimle, aklı ve yönetimi birleştirip çok hızlı adımlar atmak mümkün iken hala havanda su dövülüyor olmasını asla kabul etmiyorum. Bugünden söylüyorum. Bu şehirde burnu kanayacak her bir vatandaşın vebali bu şehrin atanmış ve seçilmişlerinin üzerinedir.
Sındırgı depremi Eskişehir’i şöyle bir silkelemiştir. Bizi kendimize getirir mi, getirmez mi bilinmez. Bilinmesi gereken şey herkesin sorumluluk bilinciyle hareket etmesidir.