Öğretmen deyince toplumun geleceğini yoğuran insanlardan söz ediyoruz. Öğretmen denildiğinde benim için hala çok saygın, çok değerli kişilik canlanır gözümde. Geçmişte öğretmenlerimizin toplumda gördüğü sevgi ve saygı son yıllarda ciddi anlamda erozyona uğradı. Geçmişte saygı duyulan eli öpülen öğretmenlere çocuklarımızı teslim ederken, “Eti senin kemiği benim” tekerlemesi söylenirdi. Hiçbir zamanda öğretmenler çocukların ne etine, ne de kemiğine bir zarar vermezlerdi ya neyse.. Son yıllarda çocuklara biraz sert çıkan öğretmenlerin kapısında biten velileri düşünecek olursak öğretmene saygının nereden nereye geldiğini anlatmış oluruz herhalde.

Durup dururken “Bu öğretmen meselesi de nereden çıktı?” dediğinizi duyar gibiyim. Türkiye’de her meslek grubunda olduğu gibi öğretmen yetiştirmekte de ciddi bir enflasyon yaşandı. Hesapsız kitapsız açılan fakülteler, büyük idealler ile girilen Eğitim Fakülteleri’nden mezun olduktan sonra boşta kalan öğretmenlerimizin başka bir şey yapma şansları da olmuyor. Tüm ihtiyaçlara rağmen sınırlı sayıda atamalar için önce KPSS’ ye gireceksiniz, sonra atanacak kontenjanlar belli olacak başvuru yapacaksınız. Sıralamaya girerseniz, mülakata çağrılacaksınız, mülakatı geçerseniz kontenjanın içine girmeyi başardınız demektir. Sonra tercih dönemi başlıyor ve bir yere atanıyorsunuz. Ya atanamazsanız? İşte o zaman kimisi geçinebilmek için pazarcılık, kimisi kurye, kimisi, özel sektörde asgari ücretçin bile altında ücretle çalışmak zorunda kalabilirsiniz. Yani öğretmen ihtiyacı olmasına rağmen yeterince atama olmayınca genç öğretmenlerimizin yapabilecekleri başka bir şey de kalmıyor.

Bu arada bugüne kadar hiç duymadığım bir alandan bilgi geldi. Uzun yıllardır eğitim kurumlarında öğretmen olarak çalışan bir arkadaşımla karşılaştım. Biraz oturup sohbet etme imkanı bulduk. Sağdan soldan konuşurken öğretmenlik mesleğinin gördüğü saygıdan söz ederken, “Dur ağabey hiçbir senin söylediğin gibi değil” diye başladı söze. Bu öğretmen dostumun yaşlı bir annesi var. Kadıncağız tüm ısrarlara rağmen kendi evinde yaşamayı tercih ediyor. Arkadaşımızın da her gün gidip gelme imkanı yok. Bu sebeple yakın gözlemde bulunacak yaşlı bakımından anlayan bir yardımcı arıyor. İşte tam noktada anlatmaya başlarken gözleri doluyor. Şöyle anlatıyor; “Anneme yardımcı olsun diye bakıcı ararken genç bir bayanla görüştüm. Genç kadın annemle aynı apartmanda oturan bir başka kadına daha yardımcı olduğunu söyledi. Olabilir diye düşündüm. Konuşurken mesleğini sordum. Söylediği sözler karşısında dondum kaldım, “öğretmenim” dedi. Karşımda duran bir öğretmendi. Yutkundum, sesim boğazıma tıkandım. Gözlerim doldu birden ve söyleyecek söz bulamadım. Ben sadece mesleğim adına değil, karşımda atanamadığı için yaşlı bakıcılığına razı olmuş genç bir öğretmen adına da gerçekten çok üzüldüm. Kendi kendime utandım.”

Şimdi neye “vah öğretmenim vah” dediğimi anlayabiliyor musunuz? 5 evladından 4’ü öğretmen olan bir baba olarak öğretmen arkadaşımın söyledikleri karşısında ben de söyleyecek bir şey bulamadım. Gerçekten sözün bittiği yerdeyiz.

Aslına bakarsanız, öğretmen mühendistir, öğretmen doktordur, öğretmen işletmecidir, öğretmen muhasebecidir, öğretmen hemşiredir, öğretmen sanatkardır. Toplumdaki tüm mesleklerin anası ve ilk çıkış noktası öğretmendir. Öğretmen gerçek anlamda toplumun geleceğini yoğuran insan mühendisidir. Her türlü takdirin ötesinde, her türlü sevgi ve saygıya layık bir mesleğin bugün gelinen noktada düşürüldüğü hale insan olarak üzülüyoruz. Artık kendimize gelmeliyiz diye düşünüyorum…