Birileri bizi yeniden yapılandırmaya mı çalışıyor? Hepimizin övündüğü bizi biz yapan ögeleri ortadan kaldırmak isteyenler mi var? Aile yapısı bozulursa veya gelenek ve göreneklerimiz ortadan kalkarsa, toplumumuz çöker mi? Batılıların isteği bu mudur?

Türkiye'de tek kişilik hane halkı sayısı son on yılda yüzde 77,2 oranında artarak, 2024'te yaklaşık 5,5 milyona dayandı. Rakamın büyüklüğü ve hızlı artış eğilimi toplumumuzda giderek artan bir yalnızlaşma sorunu ile karşı karşıya kaldığını gösteriyor. Kovid-19 salgını yalnız yaşama eğilimini arttırmıştı. Etrafımızdaki akraba, meslektaş, konu-komşuları şöyle bir düşünelim, umduğunuzdan çok daha fazla insanın tek başına yaşadığını fark edeceğiz.

ÇÖZÜLME GÖSTERGESİ
Yalnızlaşma bir toplumsal çözülme göstergesidir. Bu konu bilimsel açıdan da araştırmalıdır. Modern toplumların, özerk ve rasyonel bireylerinden oluştuğu da göz önüne alınmalıdır. Ancak, aşırı denetimi gerektiren ilişkilerinin çözülmesi farklı bir şey; Eskişehir gibi Büyükşehirlerde yaşayan akrabalığın, arkadaşlığın, komşuluğun, dayanışmanın çözülmesi ve bireylerin farklılaşması başka bir şeydir. İki olay birbirine karıştırılmamalıdır.

ÇALIŞMA HAYATI
Doğduğumuz, öğrenim gördüğümüz ve iş bulup hayatımızı kazandığınız yerler farklıdır. Yalnız yaşayanların önemli bir kısmı ebeveynlerinin yanından ayrılmış ve kendi ailelerini kurmamış bekâr insanlardan oluşur. Bu sayıya boşanmış ve yeniden aile kurmamış olanları da eklediğimizde genç nüfus içinde ciddi bir yalnız yaşama olgusu ortaya çıkar. Ebeveynlerden biri öldüğünde yaşlı yalnızlığını da ortaya çıkar.

BÜYÜKŞEHİRLER ETKİLİ
Yalnız yaşama eğilimi büyük ölçüde büyükşehirlerde karşımıza çıkıyor. Buralar aile, akrabalık, komşuluk, arkadaşlık gibi ilişkilerin çözüldüğü yerlerdir. Büyükşehirlerde yaşamanın zorluğu nedeniyle insanın komşuluğa, arkadaşlığa ayıracak zamanı kalmaz. Böylelikle karakter yapıları da aşınıyor. Büyükşehirler dışında, yalnız yaşamanın en az görüldüğü yerlerin Bayburt, Ardahan ve Hakkâri gibi iller olması, buralardaki geleneksel yapının hala güçlü olduğu anlamına gelir. Bu şehirler, tüketim kültürü değerlerinin görülmediği, halkın rahatsız edilmediği yerlerdir.

KAPİTALİST KÜLTÜR
Yalnız yaşama eğilimi, Batı’da 1960’lardan bu yana artıyor. Bugün zirve yapmış durumdadır. Bugün hayatta olmayan ünlü yazarımız Attila İlhan evlenmeden birlikte yaşama biçiminin bizzat kapitalist kültür tarafından teşvik edildiğini hayattayken yazmıştı. Meselenin günümüzde aldığı biçim, daha da karmaşık duruyor. Artık sadece buzdolabı, otomobil ya da giyim eşyası tüketmeyi arzulamıyoruz. Üretimden insanları koparan neoliberal sistem sadakati, sevgiyi, arkadaşlığı, cinselliği ve dürüstlüğü de metalaştırarak tüketimin konusu yaptığını görüyoruz.