Geçtiğimiz köşe yazımda Kurtuluş Pazarını ele almıştım.
Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Ayşe Ünlüce ile AK Parti İl Başkanı Gürhan Albayrak el ele vererek, “Kurtuluş Pazar yeri” sorununu çözdü demiştim.
Benim köşe yazarlığımda genelde “sorun bul, çak geç” mantığı ilerlemesine rağmen bu kez çakacak bir şey bulamadım diyerek de eklemiştim.
Ama öyle değilmiş can dostlarım…
Vallahi de öyle değilmiş, billahi de!
Gene çakılacak bir şey buldum.
Daha doğrusu bu kez başka gazeteci arkadaşlar bulmuş, görmüş.
“Helal olsun dedim, benim bu kez gözümden kaçmış” dedim.
Zaten ben sorun bulmak istemiyorum artık, görmek istemiyorum…
Geçen arkadaşlara dert yandım.
“Aşkı Memnu dizisindeki Beşir karakteri gibi oldum” dedim.
“Olmadık şeyleri ben görüyorum, ben biliyorum” dedim.
“Artık yeter” dedim!
“Bilmek istemiyorum” dedim.
Hep ben sorun çıkaran kişi gibi görünüyorum.
Oysa gerçek ortada…
Sadece ben görüyorum.
Anlatsan anlatamazsın, konuşsan inandıramazsın.
Peki, neden Beşir?
Aslında çok da önemli değil.
Aklıma o geldi işte.
Gören ama konuşamayan, bilip de içine atan bir karakter sonuçta…
Kurtuluş Pazar yerinde birlik ve beraberliğe yine gölge düştü.
Siyaseti bu kez kenara koyalım, aramızı bozmayalım derken, siyaset projenin tam ortasına düştü.
Kurtuluş Pazar yeri temel atma töreni bir yandan kutlandı, helal olsun denildi ancak konu TOKİ’ye getirilince soğuk rüzgarlar da esti, geçti.
Birliğe daha çok gölge düştü.
Üstelik Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt da açılışa katılmadı.
Ben katılmamasının arka planında başka nedenlerin yattığını düşünsem de belediyeden tarafıma yapılan açıklamada 1- 15 Ağustos tarihleri arasında kendisi izinde denildi.
Peki, dedik, sustuk!
O halde Kazım Kurt’un olmadığı yerde, bayrak kime düşer?
Odunpazarı İlçe Başkanına…
Ve bu kez ilk kez pas ona geldi.
İlk kez ya, ilk kez…
Şans kapına gelmiş gibi bir şey…
Belki de on yılda bir gelir.
O ne yaptı?
Pası es geçti.
Şans yanından geçti, gitti.
Ay pardon top yanından geçti, gitti.
Zaten Rahmi Çınar’ın siyaset yapmamasına alışkın bu şehir.
Ama ya Talat Yalaz?
Her konuda konuşan Yalaz, bu kez sustu.
Belki de haklı…
Konuşsa eleştiri, konuşmasa yine eleştiri…
Ama sonrası?
Yine sustu.
Yine sustu…
Yine sustu…
Velhasıl kelam CHP yine bir yerde takıldı.
Yine düştü.
Olmadık bir an da…
İşte bu yüzden ben yine Beşir gibi oldum.
Görüyorum, biliyorum ama yeminle anlatamıyorum…
Kuantum Özge der ki:
“Kalbin yaralı ise sadece sabır iyileştirir.”