Musa Eroğlu’nun seslendirdiği türküyü çok severim. Ya artık yaşlandığımızdan ya da türküleri çok sevdiğimizden midir nedir? Dün “Yolun sonu görünüyor” sözlerini Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Selma Güder söylemiş. Arkadaşımız Tuğba Aktay’ın yaptığı haberde ayrıntıları zaten okuyacaksınız. Ancak başkan Güder’in açıklamalarında çok çarpıcı bölümleri size nakletmek ve birlikte değerlendirmek istiyorum. Başkan Güder diyor ki, “Son iki yıldır çiftçi ve dolayısıyla üretici gerçekten çok zor durumda. Bu sebeple bazı düzenlemeler yapılmaz ise yolun sonu görünüyor!” ve ekliyor, “Çiftçiler Türkiye'nin pek çok yerinde hepimiz biliyoruz ki Karacabey'de 30 ton domatesi ki Karacabey salça fabrikaları bakımından üretimde isim yapmış bir ilçedir Türkiye'de. Domateslerini 30 ton en son döktü. Adana'da karpuz döküldü. Konya'da, Maraş'ta, Antep'te. Türkiye'nin pek çok yerinde eylem diyor insanlar ama bana göre bu eylem değil. Sesini çıkartıyor, onların artık sesli haykırışları. Sessiz haykırışları vardı duyan olmadı şimdi bunu dile getiriyorlar. Çünkü geldikleri noktada gerçekten girdi maliyetleri çok sırtlarında artık.”
Maliyetler ile ilgili de şöyle diyor, “Notre Dame'ın Kamburu gibi oldu. Ne yaptılar, mazot çok yükseldi. 45-46 Liralarda. ÖTV ve KDV veriyorlar. Elektrik masrafları keza öyle, gübre öyle, işçilik maliyetleri öyle. Geldiğimiz noktada da tarım bunlarla oluyor. Önce bir toprak, toprak olmadan tarım olmaz, su olmadan kuru tarım var ama su olmadan da tarım olmaz. Bunların olması için de ne gerekiyor, en önemli aktör çiftçi ve çiftçilik faaliyetleri. Gerek hayvansal üretim gerekse bitkisel üretim. Bu anlamda çiftçiyi en azından ÖTV, KDV'den söylediğim başlıklarda muaf yapabilirsek, çiftçiye bir nebze de olsa can suyu olmuş olur.”
Çiftçinin derdi bununla da bitmiyor. Sulama sorunu ortaya çıkıyor. Bu sütunlardan su konusunda çok uyarılarda bulunduk. Türkiye su zengini bir ülke değil, bilakis su fakiri bir ülkeyiz. Tarım denildiğinde akla su geliyor. Sulama konusunda da bazı illerdeki sulama birlikleri kanalıyla çiftçilere uyarı yazıları gönderildiğinden söz ediyor Selma Güder. Ve son olarak çiftçinin durumunu şöyle özetliyor: “Tarım ve gıda sorununu çözmek için bu yüksek enflasyonun nedeni üretici değil. Bir kere üreticinin üstüne bu kadar yüklenmek çok yanlış. Günah keçisi oldu ya çiftçiler. Üretici domatesi bir buçuk ikiye mal ediyor, pazarda, çarşıda o domatesi 25-30'larda görüyoruz. Aradaki zincirin halkaları var ya onlar kazanıyor. Burada asıl kazanması gereken üreten çiftçi. Milletin efendisidir. En temel halka ne çiftçi. Çiftçiyi biz besleyeceğiz ki çiftçi güçlenecek ki oradaki maliyeti kazanacak ki sonrası olsun. Son 2 yıldır gerçekten boyunları büküldü. Gerçekten çiftçi zor durumda.”
Halk arasında bir deyim var, “Doğru söze hacı emmin ne desin?” Oda başkanı söylenmesi gereken her şeyi söylemiş. Gerisi ilgililerine kalmış. Söylediklerinin içinde tartışmaya açık tek şey yok. Siz üreticinizi desteklemek yerine ithalatın kapılarını sonuna kadar açarsanız hem üreticiyi küstürürsünüz hem de bir süre sonra daha yüksek maliyetli üretime katlanmak zorunda kalırsınız. Çünkü üretecek insan bulmakta zorlanırsanız. Sonra da tarım arazileri boşalır ve ekecek insan ararsınız. Hele söylendiği gibi yaban cı yatırımcı adı altında bir takım dış finansman odaklarına bu araziler kiralanacak olursa işte o zaman köylümüzü de kendi tarlasında bir süre sonra ırgat olarak buluruz Allah korusun. Onun için tarlamıza da, çiftçimize de, köylümüze de sahip çıkmaktan başka çaremiz yok. Umarım ilgili bakanlıklar konuyu bir daha gözden geçirip çiftçimizin, üreticimizin ve daha doğrusu köylümüzün işlerini kolaylaştıracak doğru adımları atarlar…