Herkes halinden şikayetçi. Emekliler, dul yetimler, asgari ücretliler, kamu çalışanları, kamu işçileri hemen kime dokunsanız bin dert dinliyorsunuz. Sağlık sektörünün en önemli parçalarından biri olan Eczacılar geçtiğimiz gün “Eczacılık Günü” dolayısıyla vilayet alanındaki Atatürk anıtına çelenk koyup saygı duruşunda bulunduktan sonra bir açıklama yaptılar. Meslektaşları adına açıklamayı okuyan 9. Bölge Eskişehir Eczacı Odası Başkanı Mustafa Çelik diyor ki; “İlaç Takip Sistemi her bir ilaç kutusuna ayrı bir kimlik vererek üretimden son kullanıcıya kadar izlenmesini ve ilaç güvenliğini sağlıyor. Bu aynı zamanda şu anlama da geliyor; Eczanelerden aldığınız ilaçlar her zaman kayıtlı, her zaman orijinal ve her zaman güvenilirdir. İlaç temininde güvenli ve yasal tek adres Eczanelerdir. Son yıllarda vitamin, mineral ve bitkisel ürünler konusunda halk sağlığını tehdit eden çok ciddi bir tabloyla karşı karşıyayız. Söz konusu ürünlerin hiçbir güvenlik bariyeri ve denetim mekanizması bulunmayan internet ortamlarında ve zincir marketlerde satılması, sosyal medya fenomenleri tarafından reklam yolu ile tüketimlerinin körüklenmesi son derece tehlikelidir. Yapılan bilimsel çalışmalar, internetten satılan bu tarz ilaç benzeri ürünlerin, etiketinde yazan içeriğe de sahip olmadığını gösteriyor. Hatta bazılarında hiç olmaması gereken zararlı ve yasaklı maddelerin bulunduğunu ortaya koyuyor. Aslında vitamin, mineral ve bitkisel ürünlerin de ilaçlar gibi İyi Üretim Uygulamaları olan, uluslararası standartlara uygun, güvenli tesislerde üretilmesi gerekiyor.”
Çelik’in dikkat çektiği bir başka gerçek daha var. O da Ticaret savaşlarının ilaç sektörü ve ilaca ulaşımda sebep olabileceği sakıncalara dair. Çelik bu konuyu da şöyle değerlendiriyor: “ABD-Çin çekişmesi, küresel tedarik zincirlerinin aşırı merkezileşmesinin yarattığı riskleri açıkça ortaya koydu. ABD Başkanı Trump, dün ABD’de ilaç fiyatlarını yüzde 30 ila yüzde 80 oranında düşürecek kararnameye imza attığını duyurdu. Yaşanan ticaret savaşlarının ilaç sektörünün maliyetlerinin yükselmesine, tedarik zincirlerinin bozulmasına ve küresel ölçekte ilaca erişim sorunlarının baş göstermesine neden olacağı görülüyor. Bunun için her zaman söylediğimiz gibi ilaçta dışa bağımlılığı azaltmak ülkemizin stratejik, ekonomik ve sağlık politikalarının merkezinde yer almalıdır. Sağlık güvenliği, ekonomik güvenlik kadar önemlidir. Ham madde stratejisinden, Ar-Ge yatırımlarına, ihracattan, eczacının rolüne kadar bütüncül bir yol haritası ortaya koymak durumundayız. Ülkemiz, kendi ilacını üretme kabiliyetini artırmak ve uluslararası rekabette yerini güçlendirmek zorundadır. Bunu başarabilmek için kamu, özel sektör ve meslek örgütleri olarak hep birlikte çalışmamız gerekiyor. Yeni mezunlarımızın potansiyelini sağlık sistemimize tam olarak entegre etmek için yeni bir istihdam vizyonuna ihtiyacımız var.”
Buraya kadar belirtilen eksikler ve talepler çok normal. Asıl olan bir başka gerçek var ki oda Eczacıların kendi yaşadıkları sıkıntıları içeriyor. Başkan Çelik taleplerini de şöyle sıralıyor; “Kamuda çalışan ve kamudan emekli olan eczacı meslektaşlarının özlük haklarının iyileştirilmesi gerektiğini söyleyen Çelik, sözlerini şu şekilde tamamladı; “Hak kayıplarının telafi edilmesi, öncelikli ve önem verdiğimiz konular arasında yer almaktadır. Sağlık ve tedavi süreçlerinin vazgeçilmez unsuru olarak, stratejik bir rol üstlenen kamu eczacılarının maruz kaldığı ayrımcılıklara son verilmelidir. Zor koşullar altında fedakârca görev yapan kamu eczacılarımız, hak ettikleri çalışma düzenine ve haklarına sahip olmalıdır. Aynı şekilde, kamudan emekli meslektaşlarımızın karşılaştığı mağduriyetler de ivedilikle çözüme kavuşturulmalıdır.”
Kısaca temel sıkıntı şu: belki de toplumun en sorunsuz kesimi gibi görülen, algılanan eczacılarında sıkıntıları ve beklentileri dikkate alınmalı, uyarılarına kulak verilmeli…