Asgari ücretin belirlenmesine sayılı günler kaldı.
Her yıl bu günlerde aynı beklentiler ile aynı cümleleri kuruyoruz.
Milyonlarca çalışan için bu ücret, mutfağın, evin, çocuğun okul masraflarının, kiranın, muhtelif faturaların ödeneceği bir ücret.
Bu yıl asgari ücret 22,104.TL. 2026 asgari ücret tahminlerinde ise; yüzde 15 zam ile 25,420.TL, yüzde 20 zam ile 26,525.TL, yüzde 25 zam ile 27,630.TL gibi rakamlar telaffuz ediliyor.
Yüzde 30 hatta yüzde 35 zamlı rakamlardan da bahsediliyor.
Böyle olunca da açlık sınırının altında kalacak bir asgari ücretten bahsediyoruz. Bunun yanında yoksulluk sınırından hiç bahsetmesek daha iyi. Bu rakamlar arasındaki fark her geçen ay biraz daha açılıyor. Bu fark ise; eksilen ekmek, peynir, kıyma, meyve veya ertelenen ayakkabı, vazgeçilen tatil, hatta ertelenen sağlık demek
Asgari ücretlinin maaşı, eline geçtiği aydan itibaren erimeye başlıyor. Maaş yattığında önce kira ödeniyor, faturalar sıraya giriyor. Geriye kalanla mutfak alışverişi yapılmaya çalışılıyor. O alışverişte artık “canım ne isterse” değil, “en ucuzu hangisi” sorusu soruluyor. Meyve, sebze mevsimine göre değil, fiyata göre alınıyor. Bu tabloyu yaşayan milyonlar varken, asgari ücrette “asgari” kelimesinin anlamının yeniden düşünülmesi gerekmez mi?
Bugün artık asgari ücret, adının çağrıştırdığı gibi sadece en alt sınır değildir. Milyonların karnını doyurduğu, çocuğunu okuttuğu, hayatını sürdürme mücadelesinin ücreti olmuştur. Asgari ücret düşük kaldıkça, küçük esnaf satış yapamıyor, insanlar harcayamadığı için ekonomi daralıyor.
Elbette ekonomik dengeler, bütçe gerçekleri, işverenin yükü konuşulmalı. Bu artık bir zam pazarlığı değil, standart bir yaşam pazarlığı gibi düşünülmeli. Kimse lüks hayat, refah içinde yaşamayı talep etmiyor. Asgari ücret belirlenirken, rakamlar yerine hayatın gerçekleri masaya konulmalı.
Pazarda fileyi dolduramayan anne, okul harçlığını hesaplayan baba, ay sonunu getirmeye çalışan gençler düşünülmeli. Çünkü bu ülkede emek veren herkesin sadece hayatta kalmaya değil, yemeye, içmeye, sinemaya gitmeye, seyahat etmeye, tatil yapmaya da hakkı var.
Asgari ücret yaşadığımız hayat pahalılığında çalışanlarımıza bir nefes aldıracak şekilde bence 35 Bin TL’nin altında olmamalı. Televizyon ekranlarında tartışmalardan, haber programlarından ve de yapılan açıklamalardan anlaşılacağı üzere bu yıl beklenti çok büyük değil. Kimse iyimser konuşmuyor. Ancak konuşulan senaryolara baktığımızda bir gerçek var ki, açlık sınırının altında kalan bir asgari ücretten bahsediliyor
Böyle bir durumda umarım ki; belirlenecek asgari ücret, hiç olmazsa açlık sınırının üstünde olsun.