GSM şirketlerine sorsanız Türkiye’nin 756 Bin kilometrekarelik alanında neredeyse nokta kadar bile kapsama alanı dışında bir yer yoktur.

Son günlerde en büyük şikayet konularından birisi cep telefonu ve internet faturalarının yüksekliği ile ilgili. Bundan sadece bir yıl önce 190 TL olan “taahhütsüz ve sınırsız” internet ücreti bugün 450 TL’ye yükselmişse, 150 TL olan faturalı bir hat 420 TL civarından vatandaşa fatura ediliyorsa varın gerisini siz hesap edin.

Çağımızın ve özellikle de ülkemizin olmazsa olmazlarından birisi cep telefonları konusundaki hoyratça kullanımın meydana getirdiği korkunç pazarın nimetlerinden sadece GSM şirketleri yararlanıyor.

Yıllar önce sabit bir telefon hattını bağlatmak için sıralara girilir, aylarca hatta yıllarca beklenirdi. Sonuçta evinize telefon bağlandığında öyle mutlu oldurdunuz ki sanki dünyaları size vermişler gibi gezerdiniz. Evdeki sabit telefon o dönemlerde size bir tık level atlatırdı. Telefon ücretleri her yıl yeniden değerleme oranında artar siz ne ödeyeceğinizi zaten bilirdiniz. Şimdi öyle mi? Yılın başında, ilk üç ayında, ikinci üçüncü ayında şirketler zam yapıyor sizin bunlara yapabileceğiniz hiçbir şey yok. Hele şirketler ile zaten muhatap olamıyorsunuz. Çağrı merkezlerinden bir müşteri temsilcisine ulaşana kadar canınız çıkıyor. Diyelim ki GSM hattınızı taşıyacaksınız kırk dereden su getiriliyor. Size olmadık cezai müeyyideler dayatılıyor vesaire vesaire…

GSM şirketlerine sorsanız Türkiye’nin 756 Bin kilometrekarelik alanında neredeyse nokta kadar bile kapsama alanı dışında bir yer yoktur. Gerçek öyle mi? Şehrin göbeğinde telefonunuz çekmediği pek çok alan mevcut. Televizyon ekranlarındaki reklamlara bakın her şey güllük gülistanlıktır. Benzeri uygulama internet alanları içinde geçerli. Sizden aldıkları paranın hakkını veren bir tek internet şirketi bulamazsınız. En azından ben böyle düşünüyorum. Sık sık yaşanan kopmalar, yavaşlamalar ile ilgili bir şirketin müşteri temsilcisine ulaşsanız size kırk dereden su getirerek mazeretler sıralar.

Yahu bu çağda dört kişilik bir ailenin sadece cep telefonu faturaları nerede ise 2 Bin TL’ye ulaşıyor. Böyle bir durum rezalet ötesi bir durum değil mi? Herkes cebinde bir telefon taşımak zorunda ve herkesin faturası yaklaşık 350-400 liradan aşağı değil. İçerisinde bilmem ne kadarı özel iletişim, bilmem ne kadarı özel tüketim, bilmem ne kadarı katma değer vergisi olunca diyecek bir şey de yok. İş dönüp dolaşıp emeklinin, asgari ücretlinin aldığı paraya dayanıyor. Enflasyondaki artışın gerekçelerinden birisi olarak bu GSM ve internet şirketlerinin büyük oranlı zamları değil de garibanın eline geçen üç kuruşluk zam gösteriliyor ya insanın ona gülesi(!) geliyor.

Asıl üzülmemiz gereken şey nedir biliyor musunuz? Üretmediğimiz teknolojinin tüketimi konusunda inanılmaz hovardaca davranıyoruz. Üretmediğimiz katma değerli teknolojiyi kullanırken bugünümüzü ve yarınlarımızı bu teknolojiye endekslemek insanın yüreğini acıtıyor. Bugün her türlü teknolojik gelişmenin temelindeki yazılımlar konusunda ne yazık ki çok büyük bir adım atıldığını söyleyemiyoruz. Bir takım çabalar olsa bile bu çabaların teknoloji ihracını gerektirecek boyutta olup olmadığını bilmiyoruz.

İşin özeti şudur ki bu ülkenin çocuklarının eline tutuşturulan sözüm ona akıllı telefonların hem ülke ekonomisine, hem de aile bütçesine getirdiği ek yükleri düşününce gerçekten üzülüyorum. Çocuklarımızın artık oyuncak niyetine android telefonları kullanırken bu cihazların aynı zamanda kültür emperyalizminin de aracı olmasıdır. Bu sebeple diyorum ki  GSM şirketlerine birilerinin dur demesi gerekiyor ama kim dur diyecek merak ettiğimizde budur.