“Muhtar mahallenin ne büyük mülki amiridir” denilir. Gerçekten de öyledir… Geçmişten bu yana muhtarlar mahallede devletin temsilcisidir. Mahalleye gelen giden ondan sorulduğu gibi herhangi bir yetkili mahalleye geldiğinde ilk muhtarla muhatap olur, onunla konuşur, mahallenin eksiği gediği konusunda ondan bilgi alır. Devletin temsilcisini devletin mahalledeki en büyük temsilcisi yine muhtar uğurlar... Muhtarın onun için siyasi görüşü olur ama partisi olmaz. Muhtarın yakasındaki rozet sıradan bir parti bayrağı değildir. Onun yakasındaki rozet devletin bayrağıdır. Muhtar sadece mahallenin mülki amiri değil aynı zamanda “dert babasıdır”, yetmez “anasıdır!”
Buna örnek teşkil edebilecek birkaç mesajı sizlerle paylaşmak isterim… Hani emeklinin, vatandaşın durumunu dile getiren görüşlerini paylaştığı için bazıları tarafından “Karşı mahallenin sözcüsü” olmakla ve bazıları tarafından sosyal medyada linç edilmeye kalkılan muhtar Akın Günyüzü’ne gelen mesajları paylaşacağım. Elbette bu mesajları paylaşırken isimden, kimden geldiğinden hem bilgim yok hem de olsa bile isimleri paylaşmayacağım.
Sevgili muhtarımıza 19 Ağustos da şöyle bir mesaj gelir: “Merhaba Akın nasılsın ablam çok mahcup ve utanarak söylüyorum. Çok dara düştüm sana nazım geçer diye düşündüm. Dar günde dost kalmamış güzel Rabbim kerim. 27’sinde ödemek üzere bana 2 bin TL borç verebilir misin ekmek su vs için imkanın varsa tabi. Senden başka kimsem yok dert anlatacak. Söylemem de insanlar kötü çünkü. Çok özür dilerim ablam mazur gör. Yoksa da üzülme emi güzel Rabbime emanet ol teşekkürler ablam.”
Bu mesajın ardından kendisi de şöyle bir mesaj atar; “Merhaba abla, İnan ben de bu ay borç aldım, üstüne kredi kartını ödeyemedim, yardımcı olmak isterim ama üzgünüm Allah kolaylık versin.”
Sonra talepte bulunan vatandaşımız şunları yazar: “Amin cümlemize ablacım keder etme önce sana sormak istemiştim. Güzel rabbim hepimizin yar ve yardımcısı olsun inşallah. Sen benim küçük devletimsin affına sığınıyorum ablam inşallah senin üzerindeki sıkıntında hafifler koşullar çok zor ve acımasız hoşça kal.”
Sonra muhtar bir şekilde vatandaşımızın ve onunla ilgili birkaç ihtiyaç sahibinin daha sorununu çözer. Sonrasında şu gelişmeler olur: “Ablam çok amma çok makbule geçti mesaj atmıştım biliyorsun. Güzel Rabbim darda koymadı sonsuz şükürler olsun. Hayır sahibinden de senden de güzel Rabbim razı gelsin inşallah teşekkür ederim ablam. Utandım orda insanlar vardı diye söyleyemedim. Benim küçük devletim güzel Rabbime emanet...”
Şu yazışmadaki nezaketi, asaleti, devlete bakışı ve devleti temsili yeti ve çözüm arayışını görüyor musunuz? Bu yazışmaları gördükten sonra kendi kendime söyledim: “Bu millet asla yıkılmaz. Devletine sadakati, nezaketi ve asaleti ile sayıları az da olsa dua sahiplerinin duasıyla ne milletimize ne de devletimize Allah’ın izni ile bir şey olmaz!”
Vatandaşın gözünde muhtar mahalledeki en yüksek mülki amir değil sadece, “Asil küçük bir devlet!” muhtar ihtiyaç halinde garibin, yoksulun ilk başvuracağı makam. Öyle üç beş trolün “saf tutarak taşlamasıyla” da yıkılmaz, eğilmez bükülmez. Neymiş efendim, "Büyükşehir’in sözcüsü gibi konuşuyormuş! Hadi oradan… Hadi oradan be… Yaşa var ol benim küçük devletim…