Geçtiğimiz hafta sonu Eskişehir Büyükşehir Belediyesi tarafından “Halk Et Market” adı altında bir uygulama başlatıldı. Kurtuluş Mahallesi’nde başlatılan bu uygulama sırasında doğaldır mahalle Muhtarı Akın Günyüzü’de orada bulunuyordu. Bir nevi ev sahibi pozisyonunda… İnsan ev sahibi olunca elbette konuklarına ve katılımcılara bir şeyler söyler. Akın Günyüzü’de kendine yakışan şekilde ev sahipliğini gerçekleştirmiş. “Halk Et Market” açılışından sonra da kendi sosyal medya hesabında şöyle bir metin paylaşmış; “Kurtuluş mahallemizde B.B. Halk Et Market açılışını bugün şehrimizde ki Belediye başkanlarımızla birlikte coşkulu bir kalabalıkla yaptık, mahallemize ve şehrimize hayırlı bereketli olsun. Efendim Kasım 2002 de en düşük emekli aylığıyla 44 kg kıyma alınırken 23 yıl sonra bugün Eylül 2025 de en düşük emekli maaşıyla 24 kg kıyma alınabiliyor, bu durumda 20 kg kıyma kimin cebinde? Cumhuriyet tarihi boyunca yıllık büyüme hızı %5, son 23 yılda da aynı, kişi başı milli gelir dersen % 450 arttı, şöyle ki 3608$ dan 16700 $ a çıktı, kimin cebinde olacak tabi ki zenginin cebinde. Hasılı kelam ülke büyüdüğü halde, refah payı ve milli gelir arttığı halde birileri fakirin cebinden alıp zenginin cebine koymuş, yazıklar olsun. Tam da böyle bir durumda böyle bir çalışmayı çok kıymetli buluyorum, B.B. ve Ayşe Ünlüce başkanımızı tebrik ediyorum. Unutulmamalıdır ki ete ulaşmak tuzu kuruların olduğu kadar yoksulunda hakkıdır.”
İşte ondan sonra anladığım kadarı ile fırtına kopmuş. Vay sen misin bunları yazan… Döşenmişler bu yorumun altına… Linç edilecek ne demiş sevgili Akın Günyüzü? “Kasım 2002 de en düşük emekli aylığıyla 44 kg kıyma alınırken 23 yıl sonra bugün Eylül 2025 de en düşük emekli maaşıyla 24 kg kıyma alınabiliyor, bu durumda 20 kg kıyma kimin cebinde? Unutulmamalıdır ki ete ulaşmak tuzu kuruların olduğu kadar yoksulunda hakkıdır.”
Haksız mı? Sahi “20 kilogram kıymaya ne oldu?” Nasreddin Hoca’nın hikayesindeki gibi; “Kedi eti yediyse neden 3 kilogram, kedi eti yemediyse et nerede?”
Bazılarının sokaktan haberi yok. Israrla ünlü mekanların doluluğundan söz edip gerçeklere gözünüzü kapattığınızda sorunlar yok mu oluyor? Örneğin “askıda simit, askıda ekmek, askıda gıda” gibi uygulamalar ünlü mekanlardakilerin değil garip gurabanın ihtiyaçları için değil mi?
Yahu bugün anneler çocuklarının beslenme çantalarına koyacak bir şey bulamıyorlar. İnsanlar evlerinden işyerlerine giderken yol parası bulmakta zorlanıyorlar. Kadınlar evlerinde emin olun “aş yerine taş kaynatıyorlar.” Asgari ücretli perişan, emekli perişan. Deniliyor ki ünlü mekanlar, resteurantlar dolu… Bu ülkede kaç milyon emekli var? 16 milyon. Bu ülkede kaç milyon asgari ücret ve ona yakın ücretle geçinmeye çalışan insan var? 42 milyon… Diğerlerini saymıyorum bile sadece ikisinin toplamı 58 milyon ise daha hangi mekanların doluluğundan söz ediyorsunuz?
Bu arada Muhtar Akın Günyüzü kendisini linç edenlere şöyle seslenmiş; “Hepinizin yorumlarını çok kıymetli buluyorum ve hepinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Bendeniz bu parti iyi bu parti kötü demiyorum, sadece kendi gözümden gördüğüm fotoğrafı ortaya koyuyorum, kim bu memleket için bu millet için 1 tuğla koymuşsa ömür boyu bahtiyar hatta 2 cihanda bahtiyar olsun. Neyse bugünkü dersimiz bu kadar, evler temizlenecek, hanıma yardım etmem lazım.”
Ben de kendisine “Sevgili muhtarım sen aldırma yazılıp çizilenlere, sen hanıma yardım etmeye devam et!” Hani ne derler “doğru söyleyeni 9 köyden kovarlar!” Artık öyle değil “Doğru söyleyenin memlekette yeri yok!”