Kimi görsem surat düşmüş, moral bozuk, kara kara düşünüyor. Çiftçi, emekli, memur, esnaf, işçi gerçekten moralsiz, isteksiz adeta konuşmaya mecali yok insanların. Dün şöyle bir turladım her zaman yaptığım gibi. Birkaç noktayı istasyon yapmak istedim. Ama gittiğim her yerde insanların artık bir şey konuşmaya mecallerinin olmadığını gördüm. Çaylar artık biraz daha keyifsiz yudumlanıyor.
Hatırlarsanız Odunpazarı Belediyesi’nin şehrin merkezindeki çay bahçeleri vardı. Emekliler ve dar gelirliler buralarda eğlenip oturup vakit geçiriyorlardı. Şimdi oralardaki eski canlılık da yok. İnsanlar tek tük masalarda oturuyor, önlerinde çay olanların karton bardaklarının yarısı dolu yarısı boş. O çay bahçelerinde artık self servis ve sadece kartla ödeme yapılmış olması emeklilerin de dar gelirlilerinde keyfini kaçırmış. Bankadan kartıyla para çekemeyen yaşlı emekliler kartıyla bir bardak çayın parasını nasıl ödesin? Eli ayağı titreyen bir emekli çay ocağına girip bir bardak oralet veya bir bardak çayı alıp nasıl masasına geçsin? Sakın kimse yanlış anlamasın. Kesinlikle belediyenin bu uygulamasının yanlış olduğunu söylemiyorum. Zira belediye hizmetleri öyle bir şey ki neyin altından ne çıkacağını kestirmek özellikle bu dönemde çok zor olduğundan belediyenin uygulaması çok yerinde bile denilebilir.
Öte yandan çarşı içindeki çay ocaklarının bir bardak çaya zam yapmaya korktuklarını biliyorum. Çay ocağı sahibi bir dostum diyor ki; “Her geçen gün ekmeğimiz küçülüyor. Masraflar artarken bizim satışlarımız zaten düşük bir de zam yapsak işin içinden hiç çıkamayacağız!”
Bir başka arkadaşım anlatıyor; “Eskiden kilo ile aldığımız yeşil zeytin vardı. Daha geçen çocuklar çok seviyor diye kilosunu 250 liradan aldım. Evdekiler yeniden sipariş ettiklerinde aynı zeytini almaya gittiğimde kilosunun 280 lira olduğunu görünce şaşırmadım desem yalan olur. Sadece birkaç günlük ara ile aynı zeytinin fiyatının 30 lira birden artmış olması normal mi?”
Kamuda çalışan memur bir arkadaşla sohbet etme imkanı oldu. Ayaküstü takıldım kendisine; “ Hadi gene iyisiniz kaptınız zammı” dediğimde suratı düştü. “Ağabey dalga mı geçiyorsun. 15 bin lira kira yüzde 10 zam taban aylığına bin lira artış, bozdur, bozdur harca. Daha zammın ayak sesleri duyulur duyulmaz ev sahibi kapıyı çalıp ev kirasına zam yapmayı düşündüğünü söyledi. Ne olsun daha” diye dert yandı…
Daha hangisi saysam acaba? Yine geçtiğimiz gün pazara çıkan bir komşumun söyledikleri kulaklarımda çınlıyor. Diyor ki komşum, “Domatesin fiyatı hiç 40 TL’nin altına düşmedi. Bazı ürünlerin yanına zaten varamıyoruz. Meyveyi unuttuk çoktan. Pazar çıkıyorsun da pazara mı çıkıyorsun, mahalledeki köşe başında sebze ve meyve satan manava mı gidiyorsun belli değil. Koskoca Pazar yerinde 3-5 esnaf ancak var!”
Gerçekten vatandaş moralsiz, keyifsiz… Herkes, “bu işin sonu nereye varacak?” diye soruyor. Vallahi bizde bilmiyoruz. Ama, ortada gerilen, akşamında sabahında evinde ne yiyeceğini düşünen insanlar topluluğu haline dönmüşüz. İktidar veya muhalefetin gündeminde ise vatandaşın geçim derdi dediği şey hiç yok. Siyaset daha derin konularla uğraşıyor.. Onların derdi varsa koltuk, yoksa koltuk… Herkes bulunduğu makamı, kazandığı mevziyi korumak için çalışıyor. İnanmıyorsanız şöyle çevrenize alıcı gözüyle bir bakın. Ben şahsen meslekte yıllarını vermiş birisi olarak bugüne kadar yaşadıklarımdan çok daha farklı bir atmosferin içinde bulunduğumuzu hissediyorum. Nice kriz dönemleri hatırlıyorum ama böylesini ilk defa görüyor ve yaşıyorum.