Eskişehir Saim Günal’ı ebedi istirahatgahına uğurladı. Başkaları gibi bir kare fotoğrafımız olmadı kendisiyle karşılaştığımızda selamlaşır hal hatır sorardık. Allah rahmet eylesin. Saim Günal bu şehrin yetiştirdiği ama piarını (tanıtım ve reklamını) çok fazla yapamadığı nadir sanatçılardan birisiydi. Gerçekten sevilen sayılan, nezaket sahibi zengin ruhlu bir büyük sanatçıyı ebedi yolculuğa göndermenin buruk bir hüznünü yaşadığımı belirtmeliyim. Sadece sanatçı kişiliği ile değil kişisel duruşuyla da örnek ve mütevazı bir şahsiyet olarak kendisini hatırlayacağız. Allah ona rahmetiyle muamele etsin. Tüm Eskişehir’in ve sanat camiasının başı sağ olsun. Sadece Saim Günal değil elbette bu şehrin yetiştirdiği sanatçılar. O kadar çok ki pek çoğu mahalli sanatçı düzeyinde kalmış. Türkiye genelinde onlara gerekli piar desteği verememişiz. Hatta vermek istesek bile alttan alta eteklerimizden çekiştirilmişiz. Halbuki her türlü sanatın ustalarını bağrında barındıran ve son dönemde “sanatın başkenti” unvanını hak eden bir şehir Eskişehir…

Kültürel zenginliklerimiz, köklü bir geçmişimiz. Çok boyutlu demografik yapımız ve milletimizin her türlü rengini ahenkli bir buluşmaya dönüştürmüş kentin çocuklarının ne yazık ki ulusal boyutta fazlaca reklamını yapabilmiş değiliz. İşte bu sebeple diyorum ki Eskişehir’in bir silkinmeye ihtiyacı var. Diyorum ki bu şehirde sanatçı olmayı, sanatçı olarak kalmayı zorlaştıran engellerin her birini bertaraf edebilmenin yollarını bulmalıyız. Başkalarının pireyi deve yaptığı yerde biz deveyi iğne deliğinden geçirmekle meşgul olmaktan vazgeçmeliyiz.

Her alanda yetiştirdiğimiz değerlerimize sahip çıkmalı, onların yolunu açacak adımların atılması konusunda tam bir konsensüs sağlamalıyız. Ne yazık ki bugüne kadar, “Bizim oğlan, bizim çocuk” diyerek ortaya koyduğumuz üstenci tavırları terk ederek alanında başarılı her bir değerimizi desteklemek zorunda olduğumuzu da kabul etmeliyiz. Bunun için öncelikle şehrin gerçek bir lobi hareketine ihtiyacı olduğunu belirtmeliyim. Bugün pek çok konuda sesimiz,”Eskişehir sınırlarından öte” duyulmuyorsa bunun sorumlusu seçilmiş ve atanmış tüm bürokratlar ve siyasetçilerin yanı sıra bu şehrin gerçekten ağabeyliğini yapacak kanaat önderlerinin tümüdür.

Ahbap, çavuş ilişkileri yerine bu şehrin tüm değerlerini bir araya getirmek için hızlı adımlar atılmalı, bu konuda herkes üzerine düşen sorumluğu üstlenmelidir. Eğer bunu başaramazsak bu şehrin değerlerini kendi kaderleri ile baş başa bırakmış olacağız. Bu aslında çok büyük bir sorumluluğu da beraberinde getirir. Bugünden yarına sanatın her dalında, müzik, resim, heykel kısacası her dalda yeni değerler üretme çabasının yanı sıra var olanları yeniden keşfetme çabası içerisinde olmalıyız. Üç üniversitesi olan, on binlerce öğrenciyi bağrında barındıran akademik kimliği ve entelektüel yapısı Türkiye ortalamalarının üzerinde olan Eskişehir’in kendi değerlerinin piarını yapmaması veya yapamaması kabul edilebilir bir şey değil.

Öncelikle kendimiz sanatçı ve sanatkarlarımızı kabul etmeli başımızın üstüne koymalıyız. Ondan sonra Türkiye genelinde onların yapacağı her türlü etkinliğin önüne açacak adımların atılmasına katkı yapmalıyız. Bugün sadece TV ekranlarından değil sosyal ve yazılı medya araçlarının da kullanıldığı yeni tanıtım ve reklam kaynaklarının yerel sanatçılarımız için seferber edilmesi gerekiyor. Böyle yapabilirsek Eskişehir’i sadece sanat şehri değil aynı zamanda sanat ve sanatçı okulu haline dönüştürebiliriz. Burada isimlere özellikle girmiyorum. Bu yazıyı okuyan herkes ne anlatmak istediğimi çok ama çok iyi anlamıştır diye düşünüyorum. Son söz olarak da Eskişehir’i sanatkar ve sanatçı Ruhlu insanlarımız için zor şehir olmaktan çıkarabiliriz. Yeter ki isteyelim. Sanatçılarımızı ve yetiştirdiğimiz değerlerimizi öldükten sonra değil ölmeden önce baş tacı yapalım.