Nerede ise yıllardır yanan ormanlarımız değil ülkenin akciğerleridir diye haykırıyoruz. Sadece bu yıl özellikle Karabük, Bursa, Bilecik, Eskişehir, İzmir ve Çanakkale çevrelerinde yanan ormanlık alanlarımızın ben çetelesini tutamadım tutan varsa söylesin..Bu yangınların can ve mal kaybı bakımından maliyetini hesaplamakta kolay değil. Anadolu’nun çölleşmesine giden yolun kilometre taşları döşeniyor adeta. Ve yanan alanların yeniden ağaçlandırılması konusunda somut adımların atılması konusunda da endişelerimiz var.

Yanan sadece ormanlarımız değil aynı zamanda su kaynaklarımızın da kaybolup gitmesine neden olacak gelişmelerin başlangıç noktası. Size soruyorum son 10 yılda doya doya kar yağışı gördünüz mü? Yada sine sine yağan yağmura tanıklık ettiniz mi? Bazı meteorolojik değerlendirmelere sahip değilim ama sadece Eskişehir’in en önemli su kaynaklarına bakın ne olup bittiğini anlayabilirsiniz. Örneğin Porsuk Barajı yüzde 30’lara düşmüş, Sakaryabaşı kuruma aşamasına gelmiş. Neden? Bu sorunun cevabını bilimsel bir çerçevede verecek kurumlarımız elbette vardır. Ancak ben şu kadarını söyleyeyim, yanan ormanlarımız ve gittikçe çoraklaşan bitki örtümüz sebebiyle yağış rejimimiz hızla bozuluyor. Bir ara ESKİ Genel Müdürü Sevgili Oğuzhan Özen ile konuştuğumuzda kendisi son yıllarda Murat Dağı’nda var olan Kayak Merkezi’nin yağış yokluğu sebebiyle açılamadığını anlattı. Yine Ziraat Mühendisleri Odası Eskişehir Şube Başkanı Selma Güder ile yaptığımız bir haberde Eskişehir’deki su kaynaklarının hızla tükendiğinden söz etmişti. Hatta Sayın Güder geçtiğimiz günlerde kentte ve çevresinde yaşanan kuraklık tehlikesine dikkat çekerek, su kaynaklarının korunması için acil önlem alınması gerektiğini söyledi. Güncel haritalarda Eskişehir’in şiddetli kuraklık, yakın çevresinin ise orta şiddetli kuraklık bölgesinde yer aldığını belirten Güder açıklamasında, “Kuraklığı, susuzluğu ve iklim krizini bir bütün olarak ele almak şart. Şehrimizin içinde bulunduğu Sakarya Havzası, Türkiye’nin en büyük havzalarından biri ve sınırları içinde Ankara, Afyonkarahisar, Bolu, Bursa, Bilecik, Eskişehir, Konya, Kütahya gibi iller bulunuyor” ifadelerini kullandı. Sakarya Nehri’nin iki kaynaktan doğduğunu ve en önemli kolu olan 448 kilometrelik Porsuk Çayı’nın Eskişehir’den geçtiğini hatırlatan Güder, son dönemde su seviyesinin ciddi şekilde düştüğünü, suyun renginin değiştiğini ve bazı barajlarda doluluk oranının sıfıra yaklaştığını söyledi. Horsunlu Barajı’nda su seviyesinin %31-32’ye kadar gerilediğini ifade eden Güder, gölet ve barajlarda ise neredeyse su kalmadığını aktardı. Güder, Türkiye’de ve dünyada suyun %70-74’ünün tarımda tüketildiğini belirtti.

Aslında Sayın Güder’in bu açıklamaları bir eleştiri değil aynı zamanda bir feryattır. Bu feryadın duyulması ve gerekli önlemlerin alınması için harekete geçilmesi gerekir mi? Elbette gerekir.. Bu işin gereğini yapması gerekenler bu konuda çok duyarlı mıdır? Ben şahsen birkaç kurum ve duyarlı bürokratın dışında duyarlılık göremiyorum.

Eskişehir büyük bir tehlike ile karşı karşıya. Hızla tükettiğimiz su kaynaklarının alternatiflerini bulup gerekli takviyeleri yapmadıkça Eskişehir’in geleceğinde gerçekten büyük sorunlar ile karşı karşıya kalacağız. Su gerçek anlamda hayattır. Ancak suya erişim konusunda bugün hiçbir sorun yaşamadığını düşünenler yarınlarda yaşanacaklar konusunda öngörüsüzlüğün faturasını çok ağır bir biçimde ödeyeceklerdir. Yarın yaşanacak olumsuzluklar bugün buna sebep olanları değil hepimizi derinden etkileyecektir. Bu sebeple suyumuzu ve su kaynaklarımızı koruyalım… Umarım birileri bu işlerden gerekli dersleri acilen çıkarır ve ortak aklın gerektirdiği çözüm arayışlarına hız verilir.