Bilecik’te yaşarken, CHP’nin kurultaylarına Bilecik CHP ekibi ile giderdim. Hatta bir kurultayda, Bilecikliler ile birlikte CHP’nin kurultay listesinde ufak tefek değişikler bile yapardık. Kısacası, rahmetli Deniz Baykal’ın, listesini değiştirdiğimi eski Bilecikliler bilir. Dünde İstanbul’da yaşayan bir Bilecikli “Sen bu işleri biliyon. Şu arkadaşımı için, bir şey yapabilir misin?” dedi. Artık listelerin Silivri’den yapıldığını söyledim. Geçtiğimiz gün kadınların, resim sergisi açılışında, parti meclisi ve Merkez Yürütme Kuruluna girecek, İyi Partililer ile Deva Partilileri Talat Yalaz’a söylediğimi bu köşede de yazmıştım. Hepsi girdi. Kimse de silemedi.
PERŞEMBE’NİN GELİŞİ
Bir söz vardır. Perşembe’nin gelişi Çarşamba’dan belli olur diye. Her olay içinde zıtlıkları da barındırır. Eskişehir siyasi yönden Yılmaz Hoca’ya kadar, İç Anadolu’nun diğer şehirlerine benzerdi. Gelecek yıllarda Eskişehir, eski konumuna gelir. Olayları henüz Yılmaz Hoca kontrol ettiği için, şimdilik eski düzen gidiyor. Yılmaz Hoca’nın ağırlığını koyması ile Kazım Kurt ve Ahmet Ataç’ın yerine Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkan adayı olan Ayşe Ünlüce, son kurultayda da divan başkanlığına seçilince, Eskişehir’de beklenti arttı. Yılmaz Hoca’nın kutlama mesajı yayınlaması, yeni gazeteciliğe başlayan bazı hemşerilerimizin divan başkanlığı olayını abartması, parti meclisi ve Merkez Yürütme Kurulu üyeliği için beklentileri arttırdı.
MİLLETVEKLİMİZ İÇİN OLMUŞTU
Bir dönem CHP’nin Eskişehir listesinden milletvekili olan Emirdağlı bir hemşerimiz, bir daha seçim yaklaşırken, birden genel başkanın baş danışmanı ilan edildi. Ben genel başkan ile görüşmeye gittiğimde, genel başkan Kılıçdaroğlu, “sana yan kapıyı açayım. Oradan çık. Kalabalığın içine girme” demişti. Yan kapı açıldığında, baş danışman ilan edilen milletvekilimiz kapının önünde yönü kapıya dönük hazır ol da duruyordu. Kılıçdaroğlu, benim şaşkınlığı görünce, onun hep orada durduğunu söylemişti. Kısacası, baş danışmanlık olayı, yaklaşık bir yıl sonraki seçime kadar sürdü. Sonrasında, olay sona erdi. Bugün o milletvekilini kimse hatırlamıyor. Partinin önünde de geçmiyor. Divan başkanlığını da aynı şekilde düşünmek gerekiyor. Divan başkanı, kurultayı yöneten kişi listelerde müdahil olabilirdi. Ama Silivri listede müdahil oluyor. Bu kurultayda Eskişehir’in beklentisini düşürmek ve Yılmaz Hoca’ya jest için, Ünlüce divan başkanı oldu. Geriye bir şey bırakılmadı.
NEYE BAKMAK GEREKİR?
Yaşadığımız sıkıntıların nedeni hepimizin kabul ettiği gibi ekonomiktir. Anahtar listeye pek bakmamak, divan başkanlığına takmamak gerekir. CHP’nin hemen kurultaydan önce parti programı yayınlandı. Programın 50 sayfalık bölümü ekonomi programına ayrılmıştı. Altı ok yeniden tarif edildi. CHP’de değişimi en kolay buradan anlarız. Bunun yansıması Parti Meclisi listesinde görülüyor. 1935 yılında yapılan 4. Kurultay’da tarif edilen Altı Ok tanımlarıyla bugün yapılan tanımlar arasında dağlar kadar fark var. Bu duruma bütün CHP’liler şahit oluyor. Ama ses çıkmıyor. Herkes birbirini kutluyor. Atatürk’ün Altı Ok’u tarif ettiği dönem ile içinde bulunduğumuz dönem arasında temelde bir fark yoktur. Altı Ok’un ve özellikle ekonomik programı tarif eden “Devletçilik” ilkesinin kaleme alındığı ve devlet politikası haline geldiği 1930’lardaki emperyalist sistem, bugün de varlığını korumaktadır. Gelişmekte olan ülkeler, kalkınmalarını yine Altı Ok’taki devletçi ve halkçı politikalarla sağlayabilecek durumdadır. 1935 yılının “Devletçilik” tanımında devlet, ekonomide lider yatırımcı konumundadır. Zaten biliyoruz ki o yıllarda devletin gerçekleştirdiği büyük yatırımlar bu ilke çerçevesinde yapılmıştır. Bugün CHP’nin tarifi nasıldır? Parti Meclisi listesi gibi magazin işlerinden uzaklaşmalıyız. CHP, Batı sistemi içinde kalarak Türkiye’yi yönetebileceğini düşünmektedir. Yanlış buradadır.