Halk arasında “eli işte gözü oynaşta!” diye tabir edilir. Tam da şu seçim ortamında siyasi partilerin içindeki bir kısım insanların pozisyonunu tarif eden bir deyim bu olsa gerek. İtirazlarını dillendirmekten çekinen, partisinin resmi görüşlerini tasdik ediyormuş gibi yapıp aklı ve gönlü başka partilere kayan insanların olduğunu biliyoruz. Bu sadece Ak Parti veya MHP için değil CHP içinde, İYİ Parti içinde hatta seçimlerde sadece potansiyelini ortaya koyma gayreti içinde bulunan partilerde içinde geçerli. Mesleğe nerede ise ömür vermiş birisi olarak parti kulislerinde yaşananları bildiğim için yazıyorum.
Zira herkes bir hesap kitap yapıyor. Muhalefetlerini görünür hale getirmekten çekinen,“Mevcut iktidar devam ederse” ben zaten buradaydım, muhalefet iktidar olursa “Benim gönlüm her zaman sizinleydi” demeye hazır azımsanmayacak kitlelerin olduğunu biliyorum.
Yeri gelmişken bir hikayecik nakledeyim. DYP’nin liderliğinde içinde MHP’nin de olduğu bir koalisyon hükümeti döneminde Milli Eğitim Şube Müdürü olarak görev yapan bir bürokratın, iktidar değişip de Ecevit’in iktidar olduğu koalisyon işbaşına geldiği dönemde, “Eee. Şimdi ne olacak?” diyenlere“Benim dedem yedi sülalem eskiden beri CHP’lidir Ecevitçidir” dediğini hatırlıyorum…
Bir başka hikayede rahmetli Mehmet Saffet Devrim’den. Uzun dönem 2Eylül gazetesinin sütunlarında köşe yazısı yazan Mehmet Saffet Devrim ağabey belki birileri bilmeyebilir ama siyasi tarihe “MHP’nin Türkiye’deki ilk belediye başkanı” olarak geçer. Afyon’un Döğer kasabasında MHP’den aday olur ve belediye başkanı seçilir. Saffet ağabeyden dinledim. Saffet ağabey anlatıyor , “Belediye Başkanı seçildim. Göreve başladıktan sonra bir akrabam geldi. Belediyeden bir şeyler talep etti. Konuyu not alıp inceledim. Zaten küçük bir yer sorunları bilmemek mümkün değil. Baktım yasalara, mevzuata uygun bir istek değil kendisini çağırıp olumsuz cevap verdim. Aynı zamanda akrabam olan kişi, “ama ben sana oy verdim!” dedi. Ya sabır çektim gönderdim. Birkaç yerde bu işin dedikodusunu yapmış. O zamanlar sandıklarda kim ne kadar oy aldıysa seçilene teslim edilirdi. Çağırdım dedikodu yapan akrabamı. Kendisinin işinin görülmemesinden dolayı dedikodu yapıp yapmadığını sorduktan sonra “Sen bana bir oy vermiştin değil mi?” diye sordum ve sonra çekmeceden bir oy çıkarıp, “ al şu oyunu da çek git!” deyip kendisine verdim.”
Ne demek istediğimi anlatabilmişimdir umarım. Demokrasinin en önemli özelliği seçim, seçiminde en önemli yanı “gizli oy, açık tasnif “şeklinde gerçekleşmesidir.
“Eli işte gözü oynaşta” kişilerin yanı sıra, “mavi boncuk” ekibi de işbaşındadır bu sıralar. Gönlündekini değil, “gelen ağam, giden paşam” hesabıyla gelene “mavi boncuk” dağıtanlar var ya işte onlardan söz ediyorum. Hiç kimseyi kırmadan gemisini her suda yüzdüren “mavi boncuk kimdeyse benim gönlüm ondadır” diyenlerin sayısı da hiçte az değil.
Şimdi şunun şurasında 14 Mayıs seçimlerine tamı tamına 1 ay kaldı. Bir ay sonra Türkiye tarihi bir seçime gidecek. Vatandaş bir şeye karar verecek. O karar çok önemli… Bakmayın siz o görünür ittifaklara. Böyle sayısal birliktelikler sinerji üretmediği sürece bir anlam ifade etmez. Asıl görünmez ittifaklara, gönül ittifaklarına bakın siz…
Hele şu soğan muhabbeti yok mu? İşte o soğan muhabbeti üzerinden söylenecek çok şey var. Yarın da kısmetse o konuyu yazacağım. Yani “soğan ittifakını” yazacağım…