Önceki dönem Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen’in zaman zaman kendine yakın bulduğu gazetecileri arayarak hem sohbet ettiği hem de eski defterleri açarak “sansasyonel” (!) demeçler verdiği biliniyor.

Geçtiğimiz günlerde bunlardan biri Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt ile ilgili oldu. Büyükerşen sanki rakip partili gibi, “Kazım Kurt CHP’den kovulmuştu. Verem Savaş iş hanında avukatlık bürosu vardı. Elinden tuttum. Birçok kişiyi karşıma alarak onu meclis üyesi yaptım. Daha sonra milletvekili ve belediye başkanı oldu. Hepsinde katkım ve çabam var. Ancak o Kırım’ın Giray hanları gibi davrandı” dedi.

Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt da önceki gün gazetecilerle bir araya geldi. Farklı konularda açıklamalarda bulundu. Elbette Büyükerşen’in o ağır sözleri ile ilgili konuşup konuşmayacağı merak ediliyordu. Beklenen oldu cevap verdi:

Benim Cumhuriyet Halk Partisi’nden hocanın tabiriyle ‘kovulmam’ demokrasiye aykırı bir şey. Ben onun mücadelesini yaptım. Ben şunu isterim; parti içindeki yarışmalar demokratik olsun. Ön seçim olsun. Adaylar ön seçimle belirlensin. Ama Hoca’nın olduğu yerde ön seçiminin adını anmak mümkün değil. O nedenle benim milletvekili listesine konmamda Hoca’nın payı vardı. Hiç itirazım yok. Ben diyet borcumu ödemişim. Milletvekilliğini bırakıp gelmişim. Canı sıkıldıkça ‘ben elinden tuttuydum, aday yaptıydım’ gibi şeylerin, Hoca’ya yakışan şeyler olduğunu düşünüyorum.”

ARŞİV UNUTMAZ…

Yıl 2013… 30 Mart 2014 seçimleri öncesi.

CHP’de Odunpazarı Belediye Başkan adayının kim olacağı tartışmaları tavan yapmış. DSP ve CHP’nin Eskişehir’de ayrı adaylarla girdiği 29 Mart 2009 seçimlerinde AK Parti’li Burhan Sakallı ipi göğüslemişti. 2009’daki o seçimde CHP’nin adayı Erman Gölet seçilemese de aldığı 40 bin oyla umutlanmış, 2014 seçim süreci başladığında da “aday yapılırsa seçimi kazanacağını” defalarda dile getirmişti.

2014 seçimleri öncesi CHP’de başlayan hararetli tartışmalarla Odunpazarı’nda adaylar tek tek isimlerini ortaya atarken dönemin CHP Milletvekili Süheyl Batum’un bir anda “Adayımız Erman Gölet” çıkışı parti içinde büyük karışıklık yaratmıştı. Zira bundan Erman Gölet de dahil partide kimsenin haberi yoktu.

Yılmaz Büyükerşen küplere binmiş, “Ben karışmıyorum. Bana sorarlarsa fikrimi söylerim” demişti.

O seçimde başta Erman Gölet olmak üzere adayların çoğundan “ön seçim veya anket” sesleri yükselmişti. Küçük çaplı eylemler basın açıklamaları da gerçekleştirilmişti.

Ama ansızın “CHP parti meclisi kararı” sosu da eklenerek CHP Eskişehir Milletvekili Kazım Kurt’un adaylığı açıklanmıştı. Kurt, seçilemezse vekilliğe dönebilecekti… Seçilirse de ikisinden birini seçme hakkı vardı. Hatta o dönem Büyükerşen ismi ortaya atılarak “Seçilirse vekilliğe döner, yerine belediye meclis oylaması ile Erdal Caferoğlu geçer” senaryoları bile dillendirildi.

Sonrasında yapılan 30 Mart 2014 yerel seçimlerinden Kazım Kurt, başkan olarak çıktı. Görevi kabul etti.

Aradan 11 yıl geçti. Kurt ikinci, üçüncü kez seçildi.

İşte önceki günkü açıklamalar bize gösteriyor ki aradan geçen o 11 yıla rağmen Kazım Kurt’un içinde bir sızı var.

Başkan Kurt, içten içe, milletvekili adaylığında da, 2014 seçimleri öncesinde de hem kendisine hem de diğer adaylara yapılanı bir haksızlık olarak görüyor olacak ki, “Ben şunu isterim; parti içindeki yarışmalar demokratik olsun. Ön seçim olsun. Adaylar ön seçimle belirlensin. Ama Hoca’nın olduğu yerde ön seçiminin adını anmak mümkün değil” diyecekti.

Kazım Kurt’un “Plan ve bütçe Komisyonu”nda iyi işler yaptığı biliniyordu. Kurt, siyaseti tam yerinde yapmak istiyordu. Küçümsediği için değil, verilen göreve saygı duyduğu için Belediye Başkanı olduğunu, bunun bir yerde tam anlamıyla aktif siyaset yapmasına engel olacağı gerçeğini bildiği için “Ben diyet borcumu ödemişim. Milletvekilliğini bırakıp gelmişim” diyecekti.

Toplumun Yılmaz Büyükerşen’den beklentisi eski defterleri açarak Kazım Kurt’un elinden nasıl tuttuğunu anlatması değil… Bir önder olarak halkı ilgilendiren konulara değinmesi, çözüm önerileri sunması…

TOPLUMUN ASIL MERAK ETTİĞİ...

Toplumu oyalayan, gerçeklerden uzaklaştıran o kadar çok polemik var ki inanın yenilerine ihtiyaç yok.

Toplumun asıl merak ettiği, yoksulluk sınırının 97 bin liraya dayandığı bir ülkede asgari ücretin nasıl olur da 22 bin lirada kaldığı… En düşük emekli maaşının nasıl 16 bin lira olduğu… Adalet ve hukuka güvenin neden dibi gördüğü… Eli kalem tutacak, parklarda top oynayacak çocukların nasıl olur da iş kazalarına kurban gittiği… Okullarda tarikatlara kapı açan uygulamaların neden yaygınlaştığı… Ekranlarda suçun, suçlunun neden bu kadar övüldüğü, çetelerin arttığı…

Liste uzayıp gider…

Konuşmayı, polemiği çok sevenler bize bunların nedenini, çözümünü anlatmak için bir yerden başlayabilir…