Her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının kişisel verilerinin korunması ile ilgili bir yasa yürürlükte. Bu kişisel verilerin korunması ile ilgili hakkın, bir insan hakkı olduğunun altını çizelim. Özellikle sanal dünyaya kapılarımızı araladığımız günden sonra sık sık yaşanan kişilik hakları ihlalleri ile ilgili olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde 24 Mart 2016 tarihinde çıkarılan yasa ile insanımızın kişisel verileri koruma altına alınmış olmasına rağmen bu konuda tam anlamıyla uygulamanın mümkün olmadığını görüyoruz. Kişisel verilerden kastımız nedir? Doğum yerinizden TC kimlik numarasına cep telefonu numarasından bulunduğunuz konuma kadar, banka hesaplarınıza ve kişisel özel bilgilerinize kadar her şeyin korunmasını amaçlayan yasa, uygulamada gerçekten delik deşik.
Karınca duası gibi metinler veya uzun uzun birkaç dakika sığdırılmış sesli mesajlar ile insanların bilgilendirip ağızlarından çıkacak bir “evet” kelimesi veya verecekleri bir onay ile dolandırılmaların önüne geçmeyi hedefleyen bu yasanın artık vatandaşın kişisel verilerini koruyup korumadığından emin değilim. Çünkü sizin telefon numaralarınız çoğu kez dolandırıcıların elinde kol geziyor. Nereden mi biliyorum? Çok basit size hiç 850’li numaralardan yönlendirilen çağrılar gelmiyor mu? Seçim zamanlarından hiç zaman tanışma fırsatı bile bulamadığınız siyasetçilerden telefonunuza adınız soyadınızla mesajlar gelmiyor mu? Ya da size ulaşan sahtekârların “Sizin hesaplarınıza terör örgütleri tarafından el konulmak üzere” yalanlarıyla başlayıp hesaplarınız zaman zaman boşatılmak istenmiyor mu? Hatta dolandırılan insanların hikâyelerine tanıklık etmediniz mi?
Eğer kişisel bilgilerinize sahip olmasalar bu sahtekârlar sizin numaralarınıza veya hesaplarınıza nasıl ulaşıyorlar? Dolandırdıktan sonra hiçbir şekilde ulaşamadığınız bu kişiler ile ilgili öyle büyük miktarlarda bir yaptırıma veya cezaya rastladınız mı?
Geçtiğimiz gün bir yakın dostum aradı. Kendisini gece yarısı 02.10 ‘da telefonunun çaldığını telefona uzanıp baktığında 0850’lili bir numaranın kendisini aradığını ve karşıdaki sesin “Sayın müşterimiz diye“ başlayan internet taahhüt süresini içeren bir konuşmayla karşılaştığını ve çok sinirlendiğini söyledi. Sevgili dostum diyor ki “Ağabey bu adamlar bizim numaraları nereden buluyorlar?” Sahi sizin telefonunuza bu aramalardan hiç düşen olmuyor mu? Bu sahtekârların ağlarına düşürdükleri insanları dolandırdıklarına dair haberleri hiç mi görmüyorsunuz?
Emniyet Genel Müdürlüğünün “Siberay” diye bilinen ve sahtekârlar ile mücadele birimi olduğunu biliyoruz. Ama onların takibinden kaçabilenler ve onlara inanmak yerine sahtekârlara inanan saf vatandaşların olduğunu da biliyoruz. Bu tip sahtekârlıklara karşı yapılması gereken bu aramaların cevapsız bırakılması ve gerekli yerlere şikâyet edilmesi ile sonuçlanacak hukuki süreçlerin başlatılması şart ama hangi vatandaş bunu yapabilme yüreğini gösteriyor? Doğrusunu isterseniz bu tip sahtekârlıklara karşı kökten bir çözüm bulunmalıdır. Öncelikle gerçekten kişisel verilerin sızdırılmasının önüne geçmekten başka bir yol yok, ikincisi bu sahtekârlara karşı suç duyurusu sisteminin kolaylaştırılması. Bu konuda somut ve atılması gereken adımları içeren basitleştirilmiş yöntemler devreye alınmalı ancak ben yine de kişisel verilerin saklanması ve korunması gerektiği kadar korunabildiğinden emin değilim. Başta siyasetçiler olmak üzere zaten bu bilgilere kolayca ulaşıp değerlendirebiliyorlar. Örnek mi istersiniz? Seçim döneminde hangi ilde, hangi bölgede oturduğunuzun da işaretlerini veren anket çalışmalarına hiç mi tanık olmadınız? Aslında kişisel verilerin korunmasındaki birinci derecede sorumlu makam kimse onun şöyle bir silkinip kendine gelmesi gerek. Aksi takdirde bu kadar sahtekârlığın, dolandırıcılığın vebali onlarında boynundadır.