Eskişehir herkesin turizmden “bacasız sanayi” diye bahsettiği dönemlerde turizmden nerede ise sıfır katkı alan nadir illerden birisiydi. Turizm denildiğinde akla “Eskişehir Turizm İl Müdürlüğü”nden başka bir şey akla gelmezdi. Bundan 60 yıl önce turizm Türkiye için “Güneş, kum ve deniz”den ibaretti. Sonra Türkiye turizmi keşfetti. “Kültür turizmi, inanç turizmi” gibi turizm çeşitlenmeye başladı. Bu konuda somut adımlar atan iller bu bacasız sanayiden yararlanmaya başladılar. Konya’dan Şanlıurfa’ya, Gazi Antep’inden Mardin’e ve Nevşehir’e, Erzurum’a kadar uzanan çizgide yaz turizmi, kış turizmi, kaplıca turizmi derken bacasız sanayi aldı başını gitti. Eskişehir ne yazık ki turizmden pay almakta çok gecikti. Bugün yine de çok geç kalmış olmakla birlikte ciddi bir hareket olduğunu görmek Eskişehir’in turizm gelirlerinden pay aldığına tanıklık etmek insanı mutlu ediyor. Nerede ise her hafta sonu parklar, müzeler dolup taşıyor. Bunların yeterli olduğunu söylemek gerçekçi değil.
Zira 60 yıl önce bu topraklarda “turizm” denildiğinde bir tane turistik otelimiz bile yoktu. Eskişehir’de birkaç sıradan birinci sınıf diye nitelendirilen Eskişehir’e gelen ve zorunlu olarak kalacak yer tercihlerinde zorlanan insanların kaldıkları bir veya iki otel bulunuyordu. Bu oteller kesinlikle turizm amaçlı değil sadece ikame amaçlı yerlerdi.
Nitekim turizmin önemini Eskişehir keşfetti. Bu konuda somut adımlar atıldı. Şehrin Odunpazarı evlerinin restorasyonu, turistik amaçla otellerin sayısının hızla artması, turistik içerikli mekanların peş peşe açılması, gastronomi bağlamında bazı ürünlerin ön plana çıkarılması hem iç turizm açısından, hem de günübirlik turların Eskişehir’i de radarlarına almalarına katkı sağladı. Bacasız sanayinin şimdilik döviz değil TL cinsinden ekonomisine ciddi bir pay düştüğünü biliyoruz. Eskişehir de yerel yönetimlerin turizm adına atabilecekleri adımlar artık son derece sınırlı. Bu saatten sonra Eskişehir’in kültür turizminin yanı sıra termal turizmine de daha fazla ağırlık vermesi gerektiğini düşünenlerdenim. Örneğin Yazılıkaya ve Frigya Vadisi’nin yanı sıra Eskişehir’in en çok ihmal edilmiş ilçesinde bulunan Yeraltı şehri bu bağlamda gerçekten büyük fırsat. Yine Nasrettin Hoca ve Yunus Emre gibi değerler adına yapılabilecek pek çok şey olduğunu düşünüyorum.
Bu konuda daha önce Balon turizmi gündeme getirilmiş ancak bu konuda ne olduysa oldu ve siyasi çekişmeler yüzünden bu iş sadece deneme uçuşunun ötesine gitmemişti.
Bugün Eskişehir’in turizmin diğer imkanlarından yararlanabilmesi için kaliteli yatak kapasitesine sahip olduğunu düşünüyorum. Belki bugün için yeterli olmayabilir ama somut adımlar geldikçe söz konusu boşluğa izin verilmez. Turizm demek aslında ekonomi demek, gayri safi milli hasıladan daha az yatırımla daha çok gelir elde etmek demek. Eskişehir’in sahip olduğu potansiyeli yeniden keşfetmeye ihtiyaç yok. Bu konuyla ilgili olarak geçtiğimiz günlerde Eskişehir Valisi Hüseyin Aksoy ile yaptığımız bir söyleşi de kendisi yeni bir turizm çalıştayından söz ederek atılacak yeni adımların atılabileceğini söylemişti.
Siyasi iklimde başlayan karşılıklı diyalogun Eskişehir siyasetine yansımalarının da atılacak somut adımlar konusunda büyük bir fırsat olabileceğini düşünüyorum. Büyükşehir Belediye Başkanı Ayşe Ünlüce’nin Büyükşehir Belediye Meclisi’nin ilk toplantısında verdiği en önemli mesajlardan birisi, “Eskişehir Milliyetçiliği” söylemenin hayata geçirilmesi için siyasi iklim değişikliğinin de bir fırsat olduğunu düşünüyorum. Zira bu şehir hepimizin ve bu şehirde yapılacak her hayırlı çalışma sadece bugünümüze değil geleceğimize de bir yatırım olacaktır..