Kısa adı ÇAR-PA olan Çarşamba Pazarı ile ilgili bir dizi tartışma yeniden alevlendi. Kimisi ÇAR-PA’nın taşınmasını, kimisi kısmen kapatılmasını öneriyor. Kimisi de pazarın bölünmesi anlamına gelen eskilerin tabiri ile işporta kısmının kaldırılmasını öneriyor. ÇAR-PA artık sadece bir pazar değil Eskişehir’in tanıtımına da katkı yapan önemli figürlerden biri olma özelliğine sahip. On yıllardır hizmet veren ancak sıkıntıları olduğu bilenen ancak Türkiye çapında tanınan ÇAR-PA’ ya anlam kazandıran işporta bölümü var. Birbirini tamamlayan her türlü ihtiyacın karşılandığı ve markalaşan bu pazarın bir bölümünü aldığınızda diğer bölümlerinin de yavaş yavaş fark edersiniz ama işlevini yitirdiğini geri dönüşü olmayan bir yola girdiğiniz içinde çözümsüzlük çukuruna düşersiniz.

Bugüne kadar ÇAR-PA’ya ye bir kez ya da iki kez gitmiş birisi olarak söylüyorum. O pazardan hiçbir çıkarım yok. Orada tezgah kuran kimseyi de tanımam. Ancak tartışmalardan gördüğüm gerçeği sizlerle paylaşmak istiyorum. Doğrudur ÇAR-PA hem kurulduğu alan itibariyle hem de eksikleri dolayısıyla sorunları olan pazarlarımızdan birisidir. Ancak eksikleri gidermek, bazı düzenlemeler yapmak yerine pazarı bölüp parçalayarak çözüm aramak çok mantıklı bir yol değildir. Bunu özellikle sebze ve meyve satıcısı pazarcıların gündeme getirdikleri sözlerden anlıyoruz. Ne diyor sebze satıcısı esnaf, “İşporta kısmını kaldırmayın?” Gerekçeleri ne derseniz söyleyelim, İşportaya gelen yaş sebze ve meyve tezgahlarına da şöyle bir uğramadan geçmiyor. Sebze ve meyve için gelenlerde işporta tezgahlarına uğramadan pazardan çıkmıyor. Hem sebze meyve tezgahları hem de ucuzluğu ile tanınan işporta bölümü pazarın kolanlarını oluşturuyor. Birini kestiğinizde diğer kısmının yıkılması da kaçınılmaz bir gerçek olarak karşımıza çıkıyor. Özellikle yaz mevsiminde gurbetçilerin bili akın akın uğradıkları bu pazarla ilgili düzenleme yapın ama pazarın ruhunu zedeleyecek uygulamalardan vaz geçin. Binlere ekmek kapısı, on binlere de umut olmuş bir Pazar yerinin oluşturduğu havayı bozmak yerine geliştirmek ve ona daha sağlıklı bir çalışma ortamı hazırlamak bence daha mantıklı bir yoldur. Pazarın kurulduğu alanda vatandaşların şikayetlerini de anlamak mümkün ancak toplumun kurumsallaştırdığı ve esnafın markalaştırdığı bu Pazar yeri ile oynayan emin olun sonra çok ama çok üzülür.

+++

Üniversitenin ruhunu dokundunuz farkında mısınız?

Akademi sözcüğü henüz yüksek öğretim dünyamızda yeni yeni yükselirken Eskişehir İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi ile bilim dünyasında kendine vazgeçilmez bir yer edinmiştir. Adı sadece AKADEMİ olarak yer eden ETİA zaman içerisinde bünyesinden benim şimdi sayısını hatırlamakta bile zorlandığım üniversiteler çıkaran Anadolu Üniversitesine dönüştü. Mesela ESOGÜ, Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi, Kütahya Dumlupınar, Afyon Kocatepe ve yine son olarak ESTÜ gibi kurumsal üniversiteleri bağrından çıkaran Akademi’ye ruh veren iki önemli bölüm vardı. İletme ve İktisat bölümleri. Daha sonra üniversitede fakülteye dönüşen bu iki bölüm Açık Öğretim ‘de dahil adeta taşıyıcı kolanlar olarak görev yaptılar. Geçtiğimiz günlerde Anadolu Üniversitesi’nin bu iki taşıyıcı kolonu adeta sökülüp bir kenara atıldı. Yani iki fakülte kapatıldı. Ülke genelinde öncülük eden iki fakülteden pek çok insan yetişti: Türkiye ekonomi dünyasına katkı yapan pek çok değerin mezun olduğu bu iki fakültenin kapatılmasından sonra yapılan açıklamaların hiç birisi beni tatmin etmedi, birileri tatmin oldu mu bilmem. Ancak bildiğim tek şey üniversitenin ruhunu temsil eden iki bölümün kapatılması akademik dünyamız için hiçte iyi bir haber değil. AÖF’de devam edecekmiş, halen okuyanlar eski sistem üzerinden mezun olacaklarmış bunların hepsi birer hikaye. Açıkçası iki fakülteye yazık oldu. Bunu tarihe not düşmek adına buruya yazdım…