Haber şöyle; “Hükümet, kamu işçilerine son zam teklifini iletti. Toplantı 15 dakika sürdü. 2025'in ilk 6 ay için yüzden 17'den yüzde 24'e çıkarıldı. Diğer dönemler için gerçekleşen enflasyon oranında zam teklif edildi. Türk İş Genel Başkan Yardımcısı Ramazan Ağar, pazartesi günü değerlendirme yapılacağını dile getirdi. Hükümet ilk teklifinde 2025'in ilk 6 ayı için yüzde 16, ikinci 6 ayı için yüzde 8 zam ve 2026'nın ilk 6 ayı için yüzde 7, ikinci 6 ayı içinse yüzde 5 zam teklif etmişti. İkinci teklifte ise bu rakamlar 2025 yılının ilk 6 ayı için yüzde 17'ye, ikinci 6 ayı için yüzde 10'a yükseltilmişti. 2026 yılı rakamları ise değişmemişti. Bunun üzerine sendikalar bir günlük iş bırakma grevini de içeren bir eylem takvimini hayata geçirme kararı almıştı.”
Kamu işçilerine yapılan bu teklifin kabul edilip edilmeyeceği henüz belli değil. Yüzde 17 ile başlayıp yüzde 24’e çıkarılan teklif için sendikalar ne diyor? Bunu önümüzdeki günlerde hep birlikte görerek yaşayacağız. Ancak mevcut şartlarda kamu işçilerinin yapılan teklife olumlu bir cevap vermelerini beklemek çok fazlasıyla iyimserlik olur. Zaten yapılacak sözleşme bir çerçeve anlaşması olacak. Burada rakamın tavanı ilan edilecek… Yine işçilerin doğru-yanlış bir sendikaları var. Pazarlık yapacak bir güçleri de mevcut. Ya emekliler ne yapsın? Ya da özel sektörde sendikasız çalışan her şeyi patronun iki dudağının arasına sıkışmış asgari ücretliler…
Tablo gerçekten çok ağır.. Bir fatura ödeniyor ödenmesine de bu faturanın neden ödendiğini bilen yok. Yüksek enflasyonun sebebi emekli olabilir mi? Ya asgari ücretli mi dersiniz? Kamu işçilerinin ya da kamu çalışanlarının enflasyonun bu kadar yüksek seyretmesindeki etkileri nedir? Bunları ölçümlemek nerede ise imkansız. Ancak yine de ekonomideki kötü gidişin faturasını bu kesimlere ödetilmesi pek mantığıma oturmuyor. Yılın ilk 6 aylık doğalgaz maliyetinin faturasını Temmuz ayına yıkıp bir 6 ay daha enerji maliyetlerinin yükselttiği enflasyonun baskısının altına sokmanında mantığını anlamıyorum.
Yaz gerçekten çok sıcak geçiyor. Bir taraftan her geçen gün artan siyasi tansiyonun toplum üzerindeki travmaları, diğer taraftan insanımızın bir türlü içine sinmeyen, “Terörsüz Türkiye” adı altında yürütülen süreç ve ağır ekonomik koşullar her kesimi gerçekten bunaltıyor. Yazdan kışa taşınması muhtemel sorunlar yumağı sadece yaz mevsimini değil, daha kapımızı çalmadan kış mevsiminin bile zor geçeceğinin işaret fişeklerini yakıyor. Bunu iktidara yakın işçi konfederasyonunun, kamu çalışanları sendikalarının tavrından da anlayabiliyoruz. Örneğin toplu sözleşme çerçeve protokolünün uzlaşmayla sonuçlanacağına olan inançlarını dile getiren kim? Yine kamu da çalışan memurlara artık içinde bulunduğumuz koşulların ağırlığı karşısında durumu izah etmekte zorlanan kim?
İşin yükünü sadece çalışanlara, emeklilere ve üreticilere yıkarak “en zoru geride kaldı” diyerek durumun vahametinin makul bir noktaya çekilmesi için çaba gösteren ekonomi yönetimi bu işin içinden nasıl çıkacak bunu da merak ediyorum.
Olağanüstü şartlarda vatandaş zaten üzerine düşen fedakarlığı yaptı, bundan sonra da yapar. Sorun nerede diye soracak olursanız söyleyelim. Sorun vatandaşın bir türlü tünelin ucundaki ışığı görememesinde. Tamam her türlü fedakarlığa katlanalım da tünelin ucundaki ışığı görmek için daha ne kadar bekleyeceğiz?