Seçim ve milletvekili aday telaşı araya girince, polisimizin ve avukatlarımızın gününü unuttuğumuz zannedilmesin. İnsanlar yerleşik düzene geçtikten sonra ilk ihtiyaç duydukları konu güvenlik olmuştur. Adaletin olmadığı ortamda ise hiçbir şey olmaz. Güvenlik ve adalet insan yaşamında dünya kurulduğundan bu yana önem taşır.
Gazetecilik mesleği ile polislik mesleği iç içe geçmiş bir meslektir. Birlikte görev yapılan başka bir meslek yoktur. Gazeteci polisin çalışmalarını haber yapacak. Yaşanan olayların doğru bilgilerini polisten alarak, gazetesinde yayınlayacaktır. Polis de, kamuoyuna vermek istediği mesajları, çalışmaları duyurması için basın-yayın kuruluşlarına ihtiyacı vardır. Mesela polis, son günlerde sıkça karşılaşan ve yurttaşın canını yakan dolandırıcılara karşı halka duyuruda bulunacak. Polis bu duyurusunu, uyarısını medya aracılığı ile yapacaktır. Yani, polis ve gazetecinin çalışmalarında iç içe bir durum her şeyden önce zorunluluktan kaynaklanmaktadır. Eskişehir’de polis-gazeteci ilişkileri her zaman düzenli ve karşılıklı işbirliğine dayanmaktadır. Uzun yıllardır hiçbir olumsuzluk yaşanmamıştır. Sonuçta, iki meslekte kamu hizmeti yapmakta ve yaptıkları kamu hizmeti 24 saat ve 365 güne yayılmaktadır. İki meslekte mesai kavramı olmayan meslektir. Kamuya, halka hizmet etmekte kutsaldır.

Çalışmalar takip ediliyor
Eskişehirliler, Eskişehir polisinin çalışmalarını zaten gazetelerden takip ediyor. Eskişehir’de öteden bu yana ciddi bir asayiş sorunu bulunmamakla birlikte, Eskişehir polisinin son günlerde, uyuşturucu tacirleri, kaçakçılar ile kumarcılara çeşitli çetelerine karşı mücadelesini ciddi bir şekilde arttırdığını görüyor. Dünyada uyuşturucu kullananlar, dünya nüfusuna oranının yüzde 3’ünü oluşturuyor. Türkiye’de ise bu rakam binde binlerle ifade ediliyor. Yani, Türkiye’nin hiçbir yerinde sokaklarda, ekmek, peynir gibi uyuşturucu satılmıyor. Eskişehir’de ise polis son yıllarda sürekli savaş halinde olduğu uyuşturucu sokak satıcılarını yok olma seviyesine getirdi. Sokak satıcılarının tamamına yakını Eskişehir polisinin operasyonları sayesinde hapse atıldı. Yani, uyuşturucu tacirleri artık Eskişehir’de uyuşturucuyu piyasaya sürecek insan bulamıyor. Ama Eskişehir polisinin uyuşturucu konusunda esas mücadelesini, uyuşturucunun doğudan, Türkiye’nin batısına geçmesini ve Avrupa’ya yayılmasını engellemek olarak görüyoruz. Bu nedenle Eskişehir’de polisin ele geçirdiği uyuşturucu miktarı sürekli artıyor. Bu durumun Eskişehir ile bir ilgisi yoktur. Afganistan ve İran veya Irak üzerinden giren uyuşturucu, İstanbul’a batıya doğru yol alırken, Eskişehir polisi bu işe engel oluyor. Bu durumda Eskişehir polisinin başarı hanesine yazılıyor.
Türk polis teşkilatı kuruluşunun 178. yıl dönümünü kutluyoruz. Polis teşkilatımızın kuruluşu cumhuriyet öncesi yıllara rastlıyor. Bu da şu anlama geliyor. Türkler devlet kurduktan sonra ilk yaptıkları iş devletin güvenlik teşkilatını oluşturmak oluyor. İstanbul’u fethinden sonra, o dönemli yöneticiler ilk olarak eski Türklerin güvenlik sistemini inceleyerek, yeni bir teşkilat kurmuşlardı. O tarihten bugüne kadar da Türk Polis Teşkilatı kendisini sürekli yenilenerek, gelişmesini sürdürdü. Sürdürmeye de devam ediyor. Eskişehir yapılan çeşitli değerlendirmeler sonucu, dünyanın en güvenli birkaç şehri içinde geliyor. Bu durum birkaç kez gündeme getirildi. Bir şehrin en güvenli şehir seçilmesinde çeşitli kıstaslar vardır. Bu kıstasların içinde polisin çalışması en önde gelen kıstaslardan biridir. Emekli bir polis memurunun oğlu olarak 178. yaş dönümünü kutluyoruz.

Adalet halkın ekmeği
Geçtiğimiz günlerde avukatlarda günlerini kutladı. Birkaç yıl içinde Eskişehir’deki avukat sayısı beş yüz rakamından Bin 500 rakamına çıktı. Belki de İki bin rakamına ulaştı. Avukat denildiğinde akla adalet kavramı gelir. Bende ise durum biraz farklıdır. Adalet, avukat denildiğinde aklıma Almanların önemli düşünürü, şairi, yazarı ve film yönetmeni Bertolt Brecht gelir. Brecht’in yaşadığı 1950’li yıllarda yazdığı ‘Halkın Ekmeği’ şiirinde şöyle seslenir:”Bolsa insanın önünde ekmek, lezzetliyse, gözler öbür yiyeceklere yumulsa da olur.Ama her şey bollaşmaz ki birdenbire…Bilirsiniz, nasıl bolluk doğurur ekmek: Adaletin ekmeğiyle beslene beslene. Ekmek her gün nasıl gerekliyse nasıl, adalet de gerekli her gün, hem o, günde birçok kez gerekli. Sabahtan akşama dek, iş yerinde, eğlencede, hele çalışırken canla başla, kederliyken, sevinçliyken, halkın ihtiyacı var pişkin, bol ekmeğe, günlük, has ekmeğine adaletin. Adaletin ekmeğini de kendisi pişirmeli halkın, gündelik ekmek gibi. Bol, pişkin, verimli”. Aşman Ozan, tiyatro yazarı, kuramcı Bertolt Brecht’in “ Halkın Ekmeği” eserinde, böyle seslenir. Ekmeği de azaltmamak, adaleti de azaltmamak gerekir. Yaşadığı dönemde Hitlere karşı mücadelesi ile bilinen Brecht 1982 yılında darbe sonrası Türkiye’de yasaklanmıştı. Yasaklayanlar ve yasaklatanlar çoktan gittiler. Brecht bizle yaşamaya devam ediyor. O dönemde Evren’in yasakları ortadan kalktı. Bir kez daha halkın ekmeği galip geldi. Avukatlarımızda bizler için adaleti savunmaya devam edecekler.