Emel Sayın’ın seslendirdiği, “ Mavi boncuk” şarkısında “Mavi boncuk kimdeyse benim gönlüm ondadır” sözlerinin geçmişte siyasetin anahtar cümleleri olduğunu yaşayanlar bilir. Delege seçimlerinin, ön seçimlerin en önemli sözcüğü idi. Kimse renk vermez, “gelene ağam, gidene paşam” deyip saygıda kusur etmeden herkesin gönlü alınırdı. Sonra da herkes şölen havasında seçimlere gidilirdi. Sandık önce üyenin, sonra delegenin önüne gelir çıkan sonuçlara da herkes razı olurdu. Benim bu yazdıklarımı bazıları eskiye özlem olarak değerlendirebilirler ama gerçekten siyasetin şölene döndüğü o zamanlar daha demokratik, daha şeffaf bir görünüm arz ediyordu. O zamanın güçlü partileri Adalet Partisi, Cumhuriyet Halk Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi, Milli Selamet Partisi, Güven Partisi gibi partilerde siyasetin anlayış ve yaşam biçimi olarak yukarıda özetle anlatmaya çalıştığım gelişmeler olurdu. Hatta öyle ki genel başkana bile yakın olmak kimseye imtiyaz sağlamazdı. Katılımcı demokrasinin gerekleri yerine getirilirdi. Çok sesliliğin ve bazı siyasi inatlaşmaların sebep olduğu kaotik ortamın gerekçe gösterilerek yapılan darbenin siyaset üzerindeki etkileri çok ağır oldu. 1982 Anayasasının yürürlüğe girmesinden sonra merkez yoklaması denilen ucubenin siyaset üzerindeki travmaları ağır oldu. Siyasette ayrıştırıcı bir tablo oluştu..
Geçtiğimiz günlerde CHP Tepebaşı İlçe Kongresi yapıldı. Yaklaşan yerel seçimler öncesi birlik beraberlik mesajlarının verilmesi beklenen kongrede yapılan konuşmalar, eleştiriler, cevaplar bir tarafa; teşkilat ve yerel yönetimler, seçilmiş milletvekillerinin bile ortak mesajına tanık olunamadı. İl Başkanı, milletvekilleri kongre salonunda yer alırken Büyükşehir Belediye Başkanı ile Odunpazarı Belediye Başkanı kongre salonunda yoktu. Yerel seçimler yaklaşırken zaten geçmişten bu yana var olan bölünmüş ve ayrışmışlık görüntüsü sadece büyük bir ilçenin kongresinde daha görünür bir hale geliyorsa o siyasi partinin seçmene umut vermesi mümkün mü?
Öte yandan daha düne kadar muhalefet ittifakının öncüsü CHP’nin sadece bir seçim yenilgisi sonrası “değişim” talebi üzerinden bu kadar savrulması tabana da çok ciddi anlamda yansıması yaklaşan yerel seçimler öncesi mevcut belediye başkanlarını “kendi başının çaresine bakmaya” mecbur bırakması gelecek adına büyük sıkıntının habercisi gibi görünüyor.
Öte yandan İYİ Parti’de de kaybedilen seçim sonrası yeni rota arayışı devam ediyor. Milletvekili Nebi Hatipoğlu’ nun Eskişehir özeli üzerinden yaptığı açıklamaların siyasette yeni arayışların başladığının işaret fişeği olarak kabul edilebilir. İYİ Parti’deki bu çıkış özellikle MHP cephesinde oluşturduğu olumlu havanın gelecekte nasıl şekilleneceğini hep birlikte yaşayarak öğreneceğiz. Siyasette 24 saatin çok uzun zaman olduğunu merhum Demirel, Türk Siyasetinin mottosu olarak yıllar önce ortaya koymuştu. Günün şartlarının getirdiği zorunluluklar yeni işbirliklerine kapı aralar mı? Asıl sorulması gereken soru bu.. Yerel seçimlere şunun şurasında çok değil altı ay gibi bir zaman kaldı. Birkaç ay sonra her şey biraz daha netleşecek. Bu arada İYİ Parti’de Genel Başkan Baş Danışmanı sıfatıyla Eskişehir’e gelen İstanbul Milletvekili Buğra Kavuncu’nun gerçekleştirdiği basına kapalı teşkilat toplantısında herkesin farklı telden çaldığı konuşmaların olması, Odunpazarı ve Tepebaşı İlçe Başkanlıklarının karşılıklı eleştirileri Kavuncu’yu da kızdırmış.
Özetle siyaseti özellikle muhalefeti zor günler bekliyor. İktidar ve Cumhur İttifakı tarafında ise hiçbir şey yapmadan çok şey kazanma beklentisi iktidar ve ortaklarının iştahını kabartıyor. Siyasetin ayrıştırıcı ve ötekileştirici yüzünün sebep olduğu sonuçlar ne yazık ki bunlar…