Birileri ısrarla sabır tavsiye etse de, olana bitene kulaklarını tıkasa da, sorunları görmezden, soruları duymazdan gelse de gerçek anlamda sokakta “derin bir yoksulluk” hikayesi yazılıyor. Çöpten ekmek arayanlar, çöpten ekmek çıkaranlar, pazardan atık toplayanlar.. Şaka gibi… Bunları “algı yönetimi” diye tarif ederek çareyi işin içinden sıyrılmakta bulanlara rağmen gerçekten çok ciddi bir ekonomik kriz yaşıyoruz. 12 bin 500 TL emekli maaşı ve 17 Bin 2 TL asgari ücretle ayakta kalmaya çalışan milyonlar var. Sadece bu kadar değil elbette.. Yine milyonlarca insan sosyal yardıma muhtaç halde yaşıyor. Hepi topu 86 milyon insanın içerisinde mutlu bir azınlıktan söz etmek gerçekten bugün yaşadığımız derin yoksulluğun en acı resmidir. Tuzu kurular üzerinden yorum yapanlara diyecek bir şey bulamıyorum. Bir başka acı gerçekte 2025 yılında uygulamaya konulacak olan yeni asgari ücret üzerinden şimdiden daha yoksullaşacağımızın işaretlerini alıyoruz. “Asgari ücrete ne kadar yap yapılacakmış?” soruyu böyle soruyorlar. Yapılacak zammında yüzde 30 civarında gerçekleşme ihtimalinin ağır bastığı bir pazarlık sürecinden söz ediliyor. Devletin resmi kurumu TÜİK verilerine göre bile tahmin edilen yüzde 45’e yakın enflasyona rağmen 2024 yılı başında ilan ettiğiniz 17 Bin 2 TL’lik asgari ücreti sadece yüzde 30 arttırmak yoksullaşmayı derinleştirmeyecek de ne yapacak? Devletin 2025 yılında uygulayacağı yeniden değerleme oranları ile ilgili konuşulan rakam bile yüzde 45 civarında konuşulurken emekliye, asgari ücretliye reva görülen rakamlar gerçekten büyük ve derin yoksulluğun en büyük işareti değil mi?
Bir zamanlar memleketin etkin ve yetkin isimlerinden Hazine ve Maliye Bakanı katıldığı bir televizyon programında kendisine asgari ücret ve emekli maaşıyla ilgili dolarlı kıyaslama ile sorulan soruya, “Siz dolar mı maaş alıyorsunuz?” çıkışı yapmış, sonra da ortalardan kaybolmamış mıydı? Hazine ve Maliye Bakanlığı koltuğuna oturarak, “Ekonomi gözlerdeki ışıltıdır. Şimdi uykuya dalın 6 ay sonra gözlerinizi açın bugünleri hiç yaşamamış olacaksınız?” diye söyleyen ve ülkenin başına KKM (Kur Korumalı Mevduat)’yi bela eden Hazine ve Maliye Bakanı ne iş yapıyor?
Yine gazeteciye “Dolarla mı maaş alıyorsunuz?” sorusunu yönelten bakan, “Şubat Ocak’tan, Mart Şubat’tan, Nisan Mart’tan iyi olacak” diye söylememiş miydi? Bugün Hazine ve Maliye Bakanı, “2024 2023’ten, 2025 2024’ten daha iyi olacak” derken acaba neyi kast ediyor?
Neyse vaziyet gerçekten iyi değil. Soruları ve eleştirileri istediğimiz kadar yazıp çizelim bugün ekonominin dümeninde olanlarında ellerinde söylemden başka “sihirli değnek” yok.
Bundan önce çok defa yazdım. Özellikle emekli vatandaşlar için şöyle bir ifade kullandım; “Askıda ekmek, pazarda çıkma ürün peşinde insanlar!” şimdi öğreniyoruz ki bazılarının çok eleştirdiği veya eleştirmek istediği “Halk Lokantası” nda yeni bir uygulama başlamış. Uygulamanın adı, “Askıda yemek!” Tamam biliyorduk daha önceden “Askıda ekmek, askıda elektrik ve doğalgaz faturası” uygulaması vardı da… Şimdi “Askıda yemek uygulaması” geldiğimiz noktayı ortaya koyması bakımından son derece çarpıcı bir durum değil mi? Şimdi birileri yapılan bu uygulamayı da, “Algı yönetimi” gibi eleştirmeye kalkmasınlar.
Gerçekten durum başkalarının tarif ettiği gibi değil. Sokakta gerçekten derin ve inceden bir sessizlik hakim ise ben bundan endişe ederim. Peki, bu yoksulluk nereye kadar ve ne zaman bitecek? Eyvallah çok sabırlı ve dayanışmacı bir milletiz de, bazıları bir elleri yağda bir elleri balda yaşarken “Askıda yemeğe” muhtaç olmak nasıl bir şeydir Allah aşkına?